Tahtacılarda Yas-ı Matem Geleneği

İçinde bulunduğumuz muharrem ayı nedeniyle alevi inancına sahip canlarımızın tuttukları yas-ı matem oruçlarının haktan kabul ve makbul olmasını niyaz ederim.

İslam aleminin Hicri takvime göre Yılbaşı olarak kabul ettiği Muharrem ayının ilk gününü bu yılda 4 Kasım 2013 Pazartesi günü idrak ettik. Kerbela katliamı öncesinde bereket ve hayır ayı olarak kabul edilen muharrem ayı, alevi bektaşilerce kerbela olayından sonra yas-ı matem ayı olarak kabul edilmiştir. Muharrem ayının ilk gününden itibaren 10 gün oruç tutmak ve 10. Gün aşure pişirmek faziletli bir ibadet olarak kabul edilmiştir.Bu nedenle Muharrem ayına aşura ayı da denilmektedir.Değişik yörelerimizde suçsuz günahsız öldürülen 14 çocuk için 3 gün Masumu paklar,1 günde Fatma Ana için olmak üzere oruç tutulmaktadır.

Bu genel tespitlerin dışında “yol bir sürek binbir” anlayışımız gereği olsa gerek, Tahtacılar, Bektaşiler,Abdallar ,Çepniler gibi alevi canlarımızın esasları aynı olmakla birlikte yöresel olarak ritüellerinde farklılıklar vardır.Bildiğimiz ve yaşadığımız uygulamaların farklı isimlendirme ve sıralamaya tabi tutulması inancın özüne etki yapmamaktadır.

Tahtacılarda masumu pak orucu genelde tutulmaz.Tahtacılar İmam Hüseyin´in ve 72 yol arkadaşının 680 yılında acımasızca Kerbela´da şehit edilmesinin anısına bazı yörelerde 10 genellikle 12 gün boyunca Matem içinde yas ve oruç tutarlar. Zalime boyun eğmeyen,mazlumların yanında yer alan İmam Hüseyin`e bağlılıklarını dile getirirler ve onun çektiği acıları ve uğradığı haksızlığı, zulmü adeta hissetmek isterler. Ehl-i Beyt`e sonsuz sevgi duyarlar. Muharrem Ayını Matem ayı olarak kabul eder. Halk İmam Hüseyin ve diğer İmamların Yasını tutar ve onları anar. Tahtacılar 12 imam orucu olarak da adlandırdıkları bu ibadetlerine Miladi takvime göre Kurban Bayramından 20 veya 21 gün sonra başlar.

Orucun nefsi terbiye için her zaman tutulabileceğini,yas-ı matemin oruçtan daha fazla kutsiyet ifade edeceğini düşünen tahtacılar oruç yerine yas-ı matem tabirini kullanırlar Muharrem ayının ilk 11 günü oruç tutup yas çekerler.Tahtacılarda  “Eline beline diline sahip olmak” günlük yaşamda da “Yası Matem”de de esastır.

 

TAHTACILAR YAS-I MATEM DE GELENEKSEL OLARAK:

-Su icilmez ,Kerbela şehitlerine saygı gereği su yerine şerbet hoşaf,komposto veya ayran tercih edilir.

– Kız isteme,Düğün ,Nişan gibi eğlenceler yapılmaz.Nikah kıyılmaz.Müzik dinlenmez,saz çalınmaz,türkü söylenmez

– Hic bir canlı kesilmez.canlılara zarar verilmez.Yaş kesen baş keser düşüncesiyle ağaç kesilmez.Tırnak ,saç kesilmez.

-Her Perşembe akşamı yapılan Cuma akşamı erkanı yapılmaz.Adak,kurban kesilmez.

– Et,balık,yumurta yenmez,buğday öğütülmez.Soğan kesilmez.İçki içilmez.

– Kari koca ilişkilerinden uzak durulur.

-Onbir gün boyunca saç,sakal traşı olunmaz.Aynaya bakılmaz ters çevrilir.

-Sabun kullanılmaz,ancak vücut ve elbise temizliğine dikkat edilir.çamaşır yıkanmaz.

-Küskünlük,kırgınlık olmaz,kin taşınmaz.Hoşgörülü davranılır.

-Gösteriş ve israfa dayalı iftar sofrası kurulmaz.

-Zorunlu olmadıkça sıradan işlerin dışında bağda-bahçede-ormanda çalışılmaz.
-Geçerli mazereti olmadan ikrarlı kişinin orucunu bozması veya yukarıda yasaklanan şeyleri yapması düşkünlük sebebidir.

Tahtacılarda oruç tutma ve yas çekme iç içedir.Oruç açma (iftar) ve erlik yeme,ertelek (sahura kalkma) bizim geleneğimizde vardır.Tahtacılar varsa cem evinde veya olanaklar ölçüsünde yakın komşular , akrabalar oruçlarını beraber açar,sahura birlikte kalkarlar,her can lokmasını beraber getirir ve birlikte paylaşırlar.Tahtacılar orucunu” Destur İmam,Destur Şah “ diyerek tuzla açarlar.İsteyenler tuttuğu orucu ölmüşlerine veya yaşayan bir büyüğüne verebilir. Akşam yemekten sonra Sofralarımızda Oniki İmamlar, Ehlibeyt ve Hz. Hüseyin muhabbetleri yapılır,nefesler söylenip göz yaşı dökülür.Cavidan,Kumru ,Sakiname,İmam Cafer Buyruğu ,Faziletname gibi kitaplar okunur.

Tahtacılarda Güneşin batışını takiben Akşam karanlığı(yöş) çökmeden oruç açılır.Sabah olmadan seher vaktinde (gavur-müslüman ayırt edilene kadar) erlik yeme,ertelek (sahur) son bulur.Sahurda davul çalmak gibi gelenek yoktur.Şimdilerde neredeyse alevi köylerinin tamamına zorla cami yapıldığı için akşam ve sabah ezanı dikkate alınmaya başlanmıştır.

Tahtacılarda Orucun onbirinci günü yas-ı matem sona erer.Orucun onuncu günü akşam canlar mürebbi-dede veya cem evinde bir araya gelerek oruçlarını açıp, yas-ı matemi kaldırma erkanını yaparlar.Ağaç ve kurban kesecek görevliler belirlenir. Bazı köylerde Şah Hatayi,Kul himmet,Pir Sultan’dan nefes ve dolu üçlemesi yapılmaktadır..Bir gün sonra aşure pişirileceğinden ve yarım günlük oruç aşure ile açılacağından köy meydanında bulunan taştan dibekte hiç kullanılmamış ağaç solgularla döğme (buğdayın kabuğunun soyulması) hazırlanır.Taş Dibeğe önce dede veya mürebbinin döğmelik buğdayı konur,mürebbi ile delilci ya allah,ya muhammet ya ali diyerek 3 defa dibeğe vururlar,sonra görev diğer canlara bırakılır.Sırayla herkesin döğmesi hazırlanır.
Tahtacılarda yası matem ,oruç tutma ve aşure pişirilmesi hep birlikte kutsal bir ibadet olduğundan Oruçsuz, kurbansız, aşure yapılamaz Yas-ı Matemi tutan canlardan İmam Hüseyin aşkına istekli olanlar Cebrail Kurbanı (horoz) keserler.Ayrıca ilk defa orucun tamamını tutan gençler için büyükleri horoz kurban ederler.Horoz’un cebraili temsil ettiği,zamanı bildiği ve kötülüklere karşı insanları koruduğuna inanılır.Tahtacılar dışında Alevilerde bu inanışa pek rastlanmaz.Adağı olan veya maddi durumu uygun olanlar koç kurban edebilirler.Maddi durumu uygun olmayanlar ise bişi(katmer), helva , kabak tatlısı,çörek(kömbe) hazırlayıp lokma olarak getirirler.Kadınlar bir araya gelerek sabaha kadar buğday,mısır, nohut,fasulye,badem, ceviz,üzüm gibi en az 12 malzemenin karışımından meydana gelen aşureyi pişirirler,şeker şurubunu kaynatırlar.Buna tuzluklama denir. 12.gün için erliğe,erteleğe ( sahura) kalkılmaz

Yas-ı matem sona ermiş,aşure kaynatılmış,. 12.gün sabah kuşluk vakti ( Saat 09-10 arası) cem evinde veya dede-mürebbinin evinde toplanılır. Kadınlar bir taraftan aşure kaynatmakla uğraşırken diğer taraftan sabah güneş doğman önce kesilen horoz kurbanının taşlık (midesi) ve ciğerini pişirip aşureleri ile birlikte cemevine gelirler.Kesilen kurbanın ciğeri,taşlık ve aşure ile oruç açılır.Aşure üstüne su içilmez.Bazı yörelerde aşure dedenin evinde pişirilmektedir. Canlar dağıldıktan sonra Saç –sakal traşı olunup Genel temizlik yapılır,çamaşırlar yıkanır.Artık yası matem ve oruç sona ermiş aşure bayramı başlamıştır.kurbanlar pişirilmiş,çörekler çekilmiş,helva hazırlanmıştır.

Aşure evlere dağıtılmaz.Aşure çorbasının sırayla evlerde yenilmesi esastır.Fakir ve kimsesizler zaten evlere çağrılmaktadır.Bu nedenle kalabalık bazı yörelerde iki-üç gün boyunca aşure yemek için toplanılmaktadır.
Aşure bayramı günü akşam canlar cem olur.Aşure erkanı olarak (süpürge,el suyu ve saka suyu dağıtma gibi) yerine getirildikten sonra canlar tarafından getirilen lokmalar ortaya sofraya konulur ve hayırlısı (duası) verilir.Lokmaların yenilmesinden sonra sakilerce -“İmam Hüseyini sevenlere selam olsun.İmam Hüseyini katledenlere lanet olsun. Aşk olsun içenlere,rahmet olsun göçenlere,deşti kerbelada susuz can verenlerin aşkına diyerek su dağıtılır.Tahtacılar Türkmendir ve Türkçeden başka dil bilmezler.Bu nedenle erkanlarında okudukları hayırlı ve gülbengler Türkçedir. Yası matem orucu süresince tahtacılar selamlaşırken “Yuh münkire” diye selam verene “Lanet yezide” diye karşılık verirler.Aşure çorbasının içilmesinden sonra aşure cem erkanı sona erdirilir. Kurban edilen horozlar parçalanmaz ve bütün olarak cem erkanına lokma olarak götürülür..Tahtacılarda Cem’e çocuklar, ikrarsızlar (bacağı çıplaklar) ve müsahibsizler(bacağı açıklar) giremeyeceği için gelen lokmaların bir kısmı bir evde toplanmış ve cem evinde ayrı bir yere sofra kurmuş olan gençlere ve çocuklara gönderilir.

Tahtacıların zor bir arzusunun gerçekleşmesi için Aşır Goca’dan (Sünni gelenekte var olan Oruç Baba) ve evliyalardan dilekte bulunanların Uğundurma orucu tutması gibi bir geleneği vardır.Yas-ı matemin 10.gecesinde erliğe(erteleye) kalkan uğundurma orucuna niyetli canlar biraya gelerek , 11 akşam iftarda oruç açmaz, yaklaşık 36 saat boyunca uyumadan ve hiçbir yemeden içmeden 12.gün kuşluk vaktine kadar uğundurma orucu tutarak dileklerinin yerine geleceğine inanırlar.Yedi yıl yası matemde uğundurma tutanların hacca gittiği kabul edilir.Bu canlar diğer canlarla birlikte aşure ile oruçlarını açarken bu orucu AŞIR GOCA’ya gönderdim diye niyaz ederler.
Bir çok yörede aleviler gibi tahtacılarında muharrem ayının 10.günü şehit düşen İmam Hüseyin için mersiyeler söyleyip ağıtlar yakarken 12.gün aşure bayramı yapmak bazı alevi canlarımıza aykırı gelen bir geleneği vardır.İmam Zeynel Abidinin Zulümden kurtulması ve ehlibeyt soyunun devam edeceğinin sevinci,ayrıca 12.İmam Muhammet Mehdi’nin sır olmadan önce girdiği mağaradan muharremin 12.gün çıkacağına “ bin üçyüzde çıkmam bindörtyüze kalmam” dediğine olan inanç nedeniyle tahtacılar Şükür Kurbanı Kesip 12.gün aşure pişirerek,güzel giyinerek AŞURE BAYRAMI yapmaktadırlar.

Buraya kadar anlattığımız yası matem ve oruç tutma da asla zorlama yoktur.Kişinin sağlık sorunları ve mesleki sorumlulukları,çevresel etkenler göz önüne alınmaktadır. Kudreti yetmeyenler bu ibadeti yerine getiremediği için ayıplanmaz.Ancak yola ikrar vermiş olanların oruç tuttuğu bilinmektedir.Başta da belirttiğimiz gibi Gaziantep-İslahiyeden başlayıp Toros dağları boyunca Maraş,Adana, Mersin,Antalya, Muğla,İzmir, Aydın,Denizli ve Çanakkale’ye kadar uzanan coğrafyada yaşayan tahtacıların bağlı olduğu Hacı Emirli ve Yanınyatır Ocaklarının ve değişik tahtacı oymaklarının geleneklerinin farklılık arz edebileceği açıktır.İnancın kişisel iradeye,algılama gücüne bağlı bir olgu olması ve yazılı olmayıp tamamen sözlü kaynaklarla günümüze ulaşması nedeniyle farklı görüşler ortaya konabilir.Bu farklılıklar bizim inançsal zenginliğimizdir.Bunun yanında çeşitli kaygılarla ve bazende aymazlıklarımız sonucunda geleneklerimizi anlatmaktan, yazılı hale getirmekten kaçınıyoruz.Bu sebeple her geçen gün işin özü kaybolmakta,geleneklerimiz bozulmaktadır.

Bunun yanında Anadolu coğrafyasında anlattığımız ve tüm eksikliklerine rağmen yaşamaya ve yaşatmaya çalıştığımız Alevilik kırsal kesimde yaşayan ve birbirlerini tanıyan,koruyup,kollayan toplumsal bir yaşam ve inanç biçiminin değerleridir.Genel olarak konar göçer yaşam sistemine sahip aleviler, zorunlu iskan sonucu yerleşik sisteme geçmiş , Feodalizmin tasfiyesi ve Kapitalizmin gelişmesi ile birlikte köyden kente gelerek varoşlarda yaşamak zorunda kalmışlardır. Aleviler kentte,zorunlu yaşam koşulların dayatması sonucu yol erkanından uzaklaşmış, aleviliğin olmazsa olmazlarından dede-talip ilişkisi kopmuş,görgü ve sorgu erkanı ,müsahiplik geleneğinin yok olmaya başladığı bir dönemi yaşamıştır.Taliplerinden ayrı kalan yol önderlerimiz günlük geçimleri için başka işler yapmak zorunda kaldıkları için meydanlar açılamamış,cemler kesintiye uğramıştır. Tahtacılarda bu dağılma sürecini geçte olsa yaşamış ve hızla gelenekler asimilasyona uğramıştır. Yüzlerce yıldır yok sayılan,ötekileştirilen aleviler tüm baskılara rağmen cumhuriyetle birlikte kulluktan vatandaşlığa geçmişse de son yıllarda yeterince örgütlenemediği için başta inançsal olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini kaybetmeye başlamıştır.Bu süreçte kentlerdeki Alevileri birleştirmeyi hedefleyen dernek,vakıf gibi kurumların oluşturduğu cem evlerinde zorunlu olarak alevi yol erkanıda değişimlere uğrayarak aslından uzaklaşmaya ve başkalarına benzemeye başlamıştır.

Aradan geçen 1400 yıllık süreye rağmen haksızlığa boyun eğmeyen ,zalime direnen ve mazlumların yanında yer alan İmam Hüseyin’in canı pahasına yoluna ihanet etmemesi hala Kerbela ateşi olarak yüreğimizi yakıyor ve içimiz burkuyorsa Yezite lanet etmeye devam edeceğiz.Bu dava bir mezhep davası değil insanlık davasıdır.

Günümüzde Yezit ile bütünleşmiş olan ikiyüzlü, hilekar,hain, ahlaksız emperyalizmin uşağı olan işbirlikçilerin aramızda olduklarını unutmamak gerekir.Bu gün her yer kerbeladır.Ortadoğuyu kan gölüne çevirenler,aydınları,yurtseverleri haksızca ve zalimce zindanlara tıkanlara,Cumhuriyet değerlerimizi,Atatürk devrimlerimizi yok etmek ve vatanımızı parçalamak isteyenlere karşı İmam Hüseyin duruşuyla mücadele etmek, Hallac-i Mansur’un, Nesimi’nin, Hacı Bektasi Veli’nin, Pir Sultan Abdal’ın, Şeyh Bedretin’in evlatları olarak bizlerin boynumuzun borcudur.Bu uğurda mücadele edenlere ,yolda düşenlere selam olsun.

İmam Hüseyin ve yoldaşlarının Kerbela’daki mücadelesi ve 12 İmamların ve diğer yol önderlerimizin, insani değerler için vermiş oldukları onurlu mücadele, bugün de bizlerin yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Kendine insanım diyen her canın, bu onurlu mücadeleyi yaşatması gerekiyor. Bu değerlere sahip çıkmak ve bunları yaşatmak, bütün canların görevi olmalıdır.Yol için baş verip sır vermeyenlere aşk ola. Kerbela şehitlerinin ruhu ruhumuz, canı canımızdır.

Kerbela şehitlerinin, erenlerin, evliyaların, enbiyaların yüzü suyu hürmetine, tuttuğumuz oruçlar yaptığımız ibadetler kabul ola.Yas-ı matem orucumuz cümle canlarımızın birliğine, dirliğine vesile olsun. Bozatlı Hızır cümlemizin kılavuzu ve yoldaşı ,Hak-Muhammed-Ali cümle canlarımızın yardımcısı olsun. Aşk-ı muhabbetlerimle…

Mehmet Şahin ..Mersin 02.11.2013


1-Tahtacı Aşiretleri-Rıza Yetişen..Memleket Matbaacılık- 1986-İzmir
2-Cemaat-ı Tahtacıyan..Murat Küçük..Horasan Yayınları.İstanbul.2009
3- İnançları ve Gelenekleriyle Tahtacılar-Y.Hüseyin Biçen. Tekağaç yayınları- Nisan 2005-Ankara
4-Anadoluda Aleviler ve Tahtacılar.Prof.Dr.Yusuf Ziya Yörükan.T.C.Kültür Bakanlığı Yayınları 1998-TTK Basımevi-ANKARA
5-Tahtacılar..Ali Selçuk.Yeditepe Yayınları 2005-İstanbul
6-Mersin Tahtacıları..Doç.Dr.Nilgün Çıplak-Ürün Yayınları Eylül 2005-Ankara

2 thoughts on “Tahtacılarda Yas-ı Matem Geleneği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir