Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Başkanı Baki Düzgün, Ankara Emniyetinin Alevi kurum ve önderlerine IŞİD tarafından saldırı olabileceği yönündeki uyarısının tamamen biz Alevileri korkutma amacı ile olduğunu beyan etti. Düzgün, “Bu, istihbarat faaliyetlerini biraz daha güçlendirme anlamına geliyor bizim için. Toplumumuzu bir anlamda ajanlaştırma politikası da güdüyorlar.” dedi.
Önceki günlerde Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü, Alevi kurum ve önderlerine yönelik IŞİD saldırısı olacağı yönünde uyarılarda bulundu. ABF Başkanı Baki Düzgün, iddiaları ve emniyetin uyarısını Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) değerlendirdi.
Emniyete bilgilendirmek amacıyla kendisinin de çağrıldığını ancak şehir dışında olduğu için Dernekte olan diğer yetkilileri gönderdiğini söyleyen Düzgün, “Emniyete giden arkadaşlarımıza bir tebligat yapılıyor. Tebligatın içeriği; Alevi kurumlarına, yöneticilerine yönelik saldırı olacağı istihbaratı alındığının ve saldırı olabileceği yönünde. Bir şüpheli durum gördüğümüzde zaman kaybetmeden emniyet yetkililerine konuyu bildirmemizi istemişler.” diye konuştu.
Düzgün, tebligatın amacını da şöyle yorumladığını söyledi: “Bu, biz Alevileri ve ötekileştirilmişleri bir yandan korkutma bir yandan sindirme, ‘aman ha haklarınızı talep etmeyin, başınıza büyük şeyler gelecek.’ Diğer yandan da istihbarat çalışmalarını biraz daha güçlendirme anlamına geliyor. Toplumumuzu bir anlamda ajanlaştırma politikası da güdüyorlar. Yönetici halkı ile bütünleşmemişse, yönetici binlerce koruma ile geziyorsa bilin ki orada büyük ve ciddi bir korku vardır, yoksa korku halkta değil. Halkın içine çıkamıyorsanız nasıl yöneteceksiniz? Halkın içinden karakteri zayıf olanları bulursunuz, onları ajanlaştırır, onlarla birlikte yönetmeye çalışırsınız.”
Alevi toplumuna seslenen Düzgün, “Biz Aleviler için bu durum ilk kez yaşanmıyor. Kerbela’dan bu yana yüzlerce kez katledildik, bütün katliamlara, sürgünlere rağmen korkmadık, sinmedik kendi inanç değerlerimizi bugüne taşımayı başarmış bir toplum olduk. Bu saldırılara ve korkutma politikalarına yabancı değiliz. Biz bu tehditleri yüz yıllardır yaşıyoruz. Korkulacak bir durum yok. Aleviler daha çok kurumlarına sahip çıkmalı, cemevlerine, dergahlarına sahip çıkmalı. Demokratik haklarını da daha yüksek sesle söylemelidir.” ifadelerini kullandı.
Ne Başı Kapalı Kelepçelenmeli Ne De Başı Açık Sürüklenmeli
Manisa’da başörtülü kadınların kelepçelenerek gözaltına alınmasını da değerlendiren Düzgün, şöyle konuştu: “Manisa’da başı kapalı kadınlar kelepçelenip götürülüyor. Biz bunu da doğru bulmuyoruz. Aynı zaman da başı açık kadınların da sürüklenerek götürüldüğünü gördük ve de biliyoruz. Onlara da sahip çıkmayacaksın, dövecek kanlar içinde bırakacaksınız. Başı kapalı bayanlar için emniyet müdürü görevden alınacak. Başı açık olanlar için de alınsın o zaman. Bu çifte standart olur. Ne başı açık insan kelepçelenerek alınmalıdır ne de başı açık sürüklenerek, karakollara götürülüp dövülerek, işkence yapılarak cezaevine konmamalıdır.”
Gazetelere El Konulmasından En Çok Biz Kaygılanıyoruz
Medyaya yönelik sindirme ve baskı politikalarını da eleştiren Düzgün, bu konuda da şu ifadeleri kullandı: “Bugün gazeteler basılıyor, el konuluyor; basın mensupları gözaltına alınıyor. Basın susturuluyor. Basının susturulduğu bir ülke de insanlar nasıl aydınlanacak? Haber alma haklarını nasıl kullanacaklar? Bu ülkede 12 Eylül’de dahi 12 Eylül’ü eleştiren gazeteciler vardı. Bugün iktidarı eleştiren gazeteciler hapse atılıyor. Bu durumdan biz daha çok kaygılanıyoruz. En çok hak talebinde bulunan, kendisini anlatmaya ihtiyacı olan bir toplum biz Alevileriz. Bugün siz geldiniz, peki ya yarın? Yarın kimse gelmeyince kim dinleyecek bizi? Haklarımız, taleplerimizi nasıl dile getireceğiz? Bugün gazetelere, televizyonlara el koyup dönüştürüyorsunuz. Yayın politikası yönetenlere uygun bir hale geliyor.”