Affetmiyorum… | Murtaza Demir

Sizin laik-demokratik ilkeleri kavrayarak, bu değerlerin birliğimiz-dirliğimiz bakımından ne denli vazgeçilmez olduğunu anlamanız için yıllarca çaba harcadım; uyardım, “yapmayın, bizi diğer İslam ülkelerinden üstün kılan medeni kazanımlarımıza kıymayın” dedim… Buna karşın siz ne yaptınız; yargıyı sopa gibi kullandınız, uyarılarımın “hakaret içerdiği” iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundunuz, meydanlara çıkıp mezhep kışkırtıcılığı yaptınız… Hiç olmadığı kadar dini, siyasetin parçası haline getirdiniz ve ben bu iyi niyetli uyarılarım nedeniyle yıllarca mahkemelere taşınıp durdum.

Biz bunca zulme karşın FETÖ Çetesi konusunda sizi, devleti, iktidarı uyarırken kurşun askerlerden oluşturduğunuz havuz medyası FETÖ‘yü bırakıp, hatta FETÖ‘nün yanında mevzilenip bize saldırdı. Oysa ülkesini-milletini seven, yurtsever olan, eğilip-bükülmeyen, ilkelerini yemeyen, yurt sevdası nedeniyle ölümü-zulmü göze alan bizlerdik.

Yıllarca, bir yandan sizin şikâyetlerinize, diğer yandan FETÖ’nün şikâyetlerine ve savcılık iddianamelerine karşı savunma hazırlamak üzere gecesini gündüzüne katan bizlerdik.

Sorunu kişiselleştirmek niyetinde değilim. Sizi uyaran “yapmayın” diyen salt ben değildim. On binlerce insan ülke sevdası ve can pahasına aynı uyarıları yaptı… Sizi hukuk ve meşruiyet çizgisine çekmek adına Gezi Parkı eylemlerini başlattı. Bu insanlar, demokrasi adına sizin eza-cefanızı göze aldı, kızılcık şerbeti içip onulmaz acılara zulümlere katlandı. İşinden aşından olanlar, yıllarca cezaevlerinde yatanlar, işi bozulanlar, evi-ailesi dağılanlar, kocasız-babasız kalanlar, hatta canından olanlar oldu.

[hr_invisible][hr_invisible][hr_invisible]

Şimdi diyorsunuz ki: “Haklıymışsınız, hatalıyım; beni affedin!”

Kim, kimi nasıl affedecek?

Yaralar sağalacak mı, gidenler gelecek mi, öksüzler babalarına kavuşacak mı?

Yaradan affeder mi? Hadi Yaradan’ı geçtik, o iş sizinle Yaradan arasında. Yargı affeder mi? Devletin en üst makamını işgal ettiği halde bunca gaflet ve delalet içinde olan, bütün çabalara karşın gerçeği görmek istemeyen biri bakımından nasıl olacak bu; hukuk devleti sistematiğinde böyle bir gaflet ve delaleti; kim, nasıl, hangi hak ve yetkiyle affedecek?

“Muhtar bile olamaz” diyenlerin kulakları çınlasın…

[hr_invisible][hr_invisible][hr_invisible]

Ve Ülkemize Geçmiş Olsun

Suçun kapsamına bakalım mı?

Devlet denilen bir sistematik kalmamış… Salt yargı, yasama devre dışında bırakılmamış, salt medya susturulmamış… Paralelinizde, yanı başınızda, gözünüzün önünde, devletin içinde üstlenen bir çete devletin varlığına kast etmiş, hazine yağmalamış, tüyü bitmedik yetimin hakkı çeteye peşkeş çekilmiş! İnsanlar öldürülmüş, yurttaşlar kamplara bölünmüş, semtler-mahalleler ayrılmış, millet, “yarın ne olacak” derdine düşürülmüş…

Öyle bir kamplaşma ki, zihinler öylesine tutsak alınmış ki; din taciri Fetö darbe yapıyor; sizin çağrınızla meydana çıkan ahali; Malatya’da, Gazi’de, Sivas vb. yerleşkelerde sanki darbeyi Aleviler yapmış gibi Alevi mahallelerine yöneliyor!

Neden?

Çünkü halkı meydanlarda böyle motive ettiniz, ezberlettiniz, yemin ettirdiniz! Bir kez bile olsa Alevilerin de bu vatanın öz evlatları olduklarını, meşru, adaletli eşitlikçi davranılması gerektiğini söylemediniz. Bir kez bile olsa Alevi-Sünni kardeşliğinden söz etmediniz… Kulaklara her türlü musibetin-kötülüğün kaynağının Aleviler olduğunu fısıldadınız! Sapkınlığı tahkim ettiniz! Bu sapkınlığa inandığınız için değil, kişisel siyasi ve iktisadi çıkarınız adına yaptınız… Köprüye “Yavuz” adını verdiniz ve “bunu kaldırın” diyenleri duymadınız.

[hr_invisible][hr_invisible][hr_invisible]

Yani yurttaşlarınızın bir bölümü bilerek karşınıza aldınız; onlara iftira ve buğz ettiniz!

Yaptığınız kötülüğün derinliğini görebiliyor musunuz?

“Muhtar bile olamaz” diyenlerin, neden böyle söylediklerini anlıyor musunuz?

Diyorsunuz ki; “affedin; hatalıyım…”

Hangi yanlışınızı söyleyelim ki, af dilerken bile yanlışa devam ediyorsunuz. TMMM Üyeleri karşısında yapmanız gereken bu konuşmayı gidip FETÖ‘nün fidelendiği Diyanet serasında, yani esas bataklıkta yapıyorsunuz! Tutum ve tavırlarıyla FETÖ‘den beter bir potansiyele sahip olduğunu düşündüğüm, toplumu kutuplaştırmakta FETÖ’den geri kalmayan Mehmet Görmez’in başkanlığında düzenlenen bir toplantıda…

Kötülük din midir?

Hâşâ… İşaret ettiğim musibet, dinin siyaseten kullanılmasıdır. Din yani Diyanet devletin içinde olduğu sürece bu musibet, bu fitne, bu FETÖ, Said, Nursi, Süleyman, Vahdetiler üremeye devam edecektir. Sizin farkında olmadığınız, gördüğünüzde şaşırdığınız, oysa bizim yıllardır yana yakıla işaret ettiğimiz tam da budur. Hala musibetin kötülük menbaının farkında değilsiniz, hala!!! Kutsal dinimizi de bozdunuz, ticari-siyasi araç haline getirdiniz, din olmaktan çıkardınız!

[hr_invisible][hr_invisible][hr_invisible]

Bu Nedenle Sizi Affetmiyorum!

Af diliyorsanız, bütün hatalarınızı kabul edip istifa edin, yargı önüne çıkın ve orada aklanın… Bir daha aynı hatalara düşmeyeceğinize dair topluma söz verin inandırın. ENSAR gibi ahlak dışı işlere bulaşan ve TÜRGEV gibi devlet kaynaklarıyla oluşturulan kuruluşları kapatın, varlıklarını hazineye devredin. Tek yanlış FETÖ değil, bunlar da yanlış! Diyanet bataklığında üreyen FETÖ‘yü Diyanete şikâyet ederek, ihaneti meşrulaştırarak, gericiliğin serasına güç vermeye devam ederek inandırıcı olamazsınız…

Paralelin bir yanında siz, diğer yanında uluslar arası FETÖ çetesi duruyordu… Ortada; “ne yaptıysak birlikte yaptık” diyen bakan düzeyinde devlet yetkilileri ve “ne istediler de vermedim” diyen Siz varsınız. Daha bunların mürekkebi kurumadı. Bu çarpıcı gerçek karşısında şunu söylüyorsunuz: “Beni affedin ama FETÖ Çetesinin kökünü kazıyın, mümkünse idam edin!”

Bu sözlerin hiçbir mantığı, yasalarımız karşısında hiçbir değeri yoktur Sn. Erdoğan…

Bu anlamda bizim gibi “muhalif” yazar-çizerlerin yazıp-söylediklerinin dışında, FETÖ’ye dair devletin arşivlerinde bunların bir suç ve menfaat örgütü olduklarına dair yüzlerce belge, bulgu ve raporlar bulunmakta… Yani “benim bilgim yoktu” diyecek durumda da değilsiniz…

Dolaysıyla bu bir müteselsil suçtur ve suç, devletin varlığına karşı işlenmiştir…

Hukuk devletinde aklanma mercii ise mikrofonlar değil, yargıdır, yargıç huzurudur…

Şimdi de siz buyurun!


Murtaza Demir | Odatv

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir