Alevi Kültür Dernekleri Genel Merkezi’nden “Darbe Kalkışması” Hakkında Basın Açıklaması

15 Temmuz 2016 Tarihinde akşam saatlerinde başlayan ve 16 Temmuz 2016 tarihinde son bulan askeri “darbe kalkışmas”ına  yönelik bir açıklamada Alevi Kültür Dernekleri Genel Merkezi‘nden geldi.
Açıklamada olayın sonrasında yaşanan; emri altına alınmış suçsuz askerlerin darp edilmesi, sokaklarda insanların şeriat naraları atması ve hızını alamayıp Alevilerin yoğunluklu olduğu mahalle ve bölgelere yönelik lince varan girişimlerine değinilmiştir. Açıklamada Demokarsi vurgusu yapan Alevi Kültür Dernekleri Genel Merkezi “İçeride ve dışarıda etkili barışı ve toplum huzurunu temel alan, tekçilik peşinde koşan dar kalıpların tamamen zıttında ve çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı demokratik bir yapıyı sahiplenen; eşit yurttaşlığa; laik, demokratik ve hür parlamentoya dayalı bir anayasal yapıya ihtiyacımız olduğunu, bir kez daha yinelemektedir.” denildi.

[hr_invisible]

Açıklamanın Tam Metni Aşağıda Yer Almaktadır

Basına ve Kamuoyuna;

15 Temmuz 2016 tarihinde, saat: 22:00 civarı; tatbikata gittikleri üstlerince kendilerine bildirilip, İstanbul'daki Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri’ni kapatan bir grup tam teçhizatlı askerin görüntüleriyle ve Ankara'nın merkezinde, alçaktan 17 kez sorti yapan F16'ların sesleriyle karşıladık geceyi.

TV ekranlarından ve çeşitli medya organları tarafından takip ettiğimiz ve naklen yayınlanan görüntüler; daha önceki yıllarda Türkiye'nin karanlık zamanlarında gördüğümüz görüntülerle eşdeğerdi; zira yöntem okuduğu zaman gelinen noktada; tanıdık bir askeri darbe görüntüsü ile karşı karşı karşıya kalmıştık. İlkin büyük bir sessizlik ve şok etkisiyle neler olup bittiği anlaşılmaya çalışılan toplumda; devlet televizyonu olan TRT'den yayınlanan ve "tüm kanallarda yayınlanmasının zorunlu olduğu bildirilen" muhtıranın okunmasıyla şok etkisinden kurtulan Türkiye toplumu; büyük bir panikle benzin istasyonlarının önünü doldurmaya, ekmek ve su kuyrukları oluşturmaya başladı sokaklarda. Zira TRT'den okunan muhtırada, sıkı yönetimin ilan edildiği bariz bir şekilde dile getirilmekteydi.

Ancak;

Bir süre sonra yine TV'lerden naklen izlediğimiz üzere; Skorsky helikopterleri ve F16'larla, Ankara'nın merkezinde bulunan ve Türkiye Cumhuriyeti resmi ideolojisinin parlamenter sisteminin mihenk taşı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ; çeşitli partilerden milletvekillerin parlamentoya sahip çıkmak üzere duvarlarının içinde bulunduğu dakikalarda yaklaşık 10 kez havadan bombalandı.

Milli İstihbarat Teşkilatı, Ankara Emniyet Müdürlüğü de, alçak sortilerle F16'ların ardından havalanan Skorskyler ile ciddi hasarlar alıyor; yer yer asker ve polis arasında çatışmalar yaşanıyor; tüm bunlar yaşanırken, Türkiye'nin her yerinden canlı yayınlarla hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı TV'lere Skype aracılığı ile bağlanıyor ve tüm Türkiye toplumunu meydanlarda toplanarak; demokrasiye sahip çıkmaları için çağrı yapıyorlardı.

Çağrı yapanlara; bu dakikalardan sonra Türkiye'nin her yerinde aynı gece, aynı anda okunan ezan ve selâlarla ve bu selâların ardından imamların sözlü anonsuyla "Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın çağrısıyla… Allah için, devlet için, millet için… tüm halkımızı demokrasimize sahip çıkmak üzerine direnişe davet ediyoruz" sesleri eşlik etmeye başladı. Yaklaşık 1’er saat ara ile sabaha ve ertesi… ertesi güne yayılan bu çağrılar; pek çok vatandaşımızın 15 Temmuz gecesi toplandıkları meydanlarda, helikopterlerden yapıldığı söylenen "taramalarla" katledilmesi vahşeti ile sonuçlandı. Yüzlerce vatandaşımızı 15 Temmuz gecesi çıkan arbedelerde kaybettik, yaralı ve belki de sakat kalmalarına neden olundu.

Aynı gece; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)'nın bütün olarak desteğini alamayan ve kendilerine Cemaatçi denilen bu bir grup darbeci subayın kalkışmasının vatandaşın da desteği ve kan akıtmasıyla yerle yeksan edildiğini; yine sürekli naklen yayın yapan TV kanallarından öğrendik. Aynı gecenin sabahında; Türkiye'nin başkenti Ankara’dan ve köprülerin kapatıldığı İstanbul’dan gelen taze görüntülerde; durumun vahâmeti gün yüzüne çıkmış oldu. Ankara'da TBMM neredeyse yıkılma noktasına gelmiş; İstanbul'da ise, teslim olan erbaşlar, hızını alamayan demokrasi savunucuları tarafından üst-üste yığılarak kırbaçlanmaktaydı. Onlarca emir eri ve zorunlu vatan hizmetini yapmakta olan asker; başları kesilerek, dövülerek, işkence görmüş halde; ağlarken; bu görüntüler sıcağı sıcağına topluma servis edilmekteydi.

Bugün; 17 Temmuz 2016.

Devletin ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın insanları meydanlara çağrıları, bugün de; halen cami anonslarıyla devam ediyor. Akşamları kent merkezlerinde toplanan topluluklar; "Ya Allah, Bismillah, Allahu-Ekber" nidalarıyla "vatanı kurtarmanın" sarhoşluğuna devlet eliyle büründürülmüş vaziyette nidâlar atarken; Mehter Marşları eşliğinde ve/veya "hû çekme" halinde irili-ufaklı çemberler oluşturarak gövde gösterileri yapmaya devam ediyorlar.

Şeriatı kendi içlerinde elzem kılmış bu küçük topluluklar; kendilerinden olmayanı ezip geçecek yetkiyi; bizatihi ödüllendirilmeleri ve kahraman ilan edilmeleri sûretiyle açıkça kullanma yolunu seçmek üzereler… Devlet eliyle.

Zira; meydanlara başıboş olarak demokrasi savunuculuğu kisvesinde salınan bu kalabalıkların; Alevilerin yaşadığı çeşitli mahallelerde de gövde gösterilerini devam ettirmeye yönelik çabaların ve oralarda yaşayan haklarımızın faşist saldırılara maruz bırakılmaya çalışıldığının; sağladığımız iç iletişimimiz marifetiyle; gayet farkındayız.

Hükümetin, son birkaç gün içinde yaşadığımız "kalkışma" sorununu, bir sistem sorunu halinde dışa yansıtarak; başkanlık sistemini meşru kılmak ve tekçilik anlayışını körüklemek üzerine; alenen iç savaşa davet eden; kimi yerde faşist gürûhları, azınlıktaki toplulukların meşru savunma hakkını kullanmasına zemin hazırlayacak şekilde, açıkça oluşturulan karanlığa çekmek üzerine bir saate kurulduğunu bizatîhî görüyor ve yaşıyoruz.

Bizler; Alevi Kültür Dernekleri olarak; Türkiye halklarına yönelik olarak kusursuzca sergilenip sahnelenen bu oyunların gayet farkındayız.

Hûlasâ;

Alevi toplumu ve Alevi kurumları; her türlü şiddete, vahşete, darbeye ve her türlü insanlık suçunun alenen meşru zeminlere yayılarak sergilenmesine; dün olduğu gibi bugün de karşı olacaktır. Toplumun huzurunun bozulmasına yönelik canhıraş çalışmalara, ekseni kaymış bir şekilde yönetimlerin sağa sola yalpalamasına, karıştırılan şeriat çorbasının tuzu biberi olmaya karalı duruşu ile karşı olacak; tek bir canın zalimce dökülen kanının yeri geldiğinde hesabını sormaya; hukuki düzlemde, adalet ve hakkâniyet bilinciyle devam edecektir.

Kamuoyuna duyururuz ki;

Alevi Kültür Dernekleri;

İçeride ve dışarıda etkili barışı ve toplum huzurunu temel alan, tekçilik peşinde koşan dar kalıpların tamamen zıttında ve çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı demokratik bir yapıyı sahiplenen; eşit yurttaşlığa; laik, demokratik ve hür parlamentoya dayalı bir anayasal yapıya ihtiyacımız olduğunu, bir kez daha yinelemektedir.

Alevi Kültür Dernekleri;

Ne; kan akıtmaya elverişli faşist zâlimlerin; 
Ne; emir erleri olması zorunlu olan halkın çocuklarını öldüresiye kırbaçlayanların; 
Ne de; tankları sokağa salarak halkımızı katledenlerin ve tüm yerleşik topluma onulmaz izler bırakmaya devam etmeye çalışanların tarafında olmayacaktır.

"Sev Hüseyni ez cân-ü dil, 
Hakk'a Hüseyin'dir delil
Hüseyin'dir zât-i celil, 
Biz tâbi-i Hüseynî'yiz"

Kamuoyuna saygı ile duyurulur,

Alevi Kültür Dernekleri Genel Merkezi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir