Alevi Şehit Olamaz Mı?

AKP, Selefi-IŞİD çizgisini seviyor benimsiyor, şeriat devletini, hilafeti ve sultanlığı geri getirme savaşı veriyor. Aslında dine de inanmayan; dini, Allah’ı, Kuran’ı sömürü aracı olarak kullanan bu zihniyetin paranın dışında hiçbir değerinin olmadığını öğrendik ve bunların çağdaş medeniyeti benimseyeceklerine dair umudumuzu tümüyle kaybettik…

Sizi de biliyoruz… Geçmişinizden, sicilinizden haberdarız ama yine de “bu kadar mı yahu” diyerek soruyorum; orduda neler oluyor? Hakkâri Şemdinli’de şehit olan astsubay Kenan Ceylan’ın cemevindeki cenaze törenine katıldığınızı söylüyorsunuz. Peki, sonraki tören ne anlama geliyor?

Bilinen genel teamül-uygulama şudur; şehit, garnizon ya da ibadethanede yapılan törenden sonra defnedilir. Oysa astsubay Kenan Ceylan’ın ailesinin isteği üzerine yapılan cemevindeki törene yasak savmak kabilinden katılan askeri ve mülki erkân, şehide bir de Sünni cenaze töreni yapıyor ve ondan sonra defnediyor…

Bu demek şimdi; ne anlamalıyız?

Anladığımızı anlatayım; devlet de devletin ordusu da Sünni’dir; biz sadece Sünni inanışa itibar ederiz. “Cemevi değersizdir, mensupları üçüncü sınıftır!” AKP cemevini meşru ibadethane saymıyorsa biz de saymayız! Şehit cenazesi sadece camiden kalkar. Devlet töreni sadece camide yapılır…

Değerli komutan;

Siz bir mezhep ordusu musunuz? Laiklik, cumhuriyet ilkeleri, vatan sevdanıza ne oldu? IŞİD’e giden silahlara bu nedenle mi sessiz kaldınız? “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olamaz” diyen Atatürk ilkelerinden bu kadar mı uzaklaştınız?

Anayasal sorumluluğunuzu bırakıp, mezhep bekçiliğine mi soyundunuz? Türk geleneğine, Türkmen’in inanç kabulüne, Tanrı tasavvuruna sırt çevirip, Arap’ın yalellesine mi teslim oldunuz? Resmi dil, sınır, bayrak, üniter devlet tamam da, “resmi mezhep bekçiliği” neyin nesi?

“CEMEVİNDE RESMİ TÖREN OLMAZMIŞ!”

Şehit töreninin camide yapılacağı emrini hangi yasadan alıyorsunuz komutan? Hırsızlığa dair tek kelam etmeyen Sünni Diyanet’in fetvasından mı? Fetvaya göre hareket edeceksiniz ki, terfi edebilesiniz öyle mi? İyi de hırsızların, arsızların iradesine mahkûm olmuş itibarı, saygınlığı kalmamış ülkemde komutan olsan ne olur, cumhurbaşkanı olsan ne olur…

İsrail ordularını görünce dörtnala kaçan Arap komutanın saygınlığı mı var?

Ne yaptığının, neye hizmet ettiğinin farkında mısın?

Yaşamı boyunca camiye gitmemiş, yedi göbek sülalesi, ecdadı, ailesi ibadetini cemevinde yapmış, cemevinin ibadethane olduğunu iman ve itikat etmiş bir yurttaşın cenazesine, “cami törenine itiraz edilmesi nedeniyle” saygısızlık ettiniz! Götürüp ayrı tören düzenlediniz; bu bir skandaldır komutan!

Değerli komutan;

Bakın, eğer “Sünni ordu” kabulü, yani mezhep ordusu gerçeği üzerinden hareket ediyorsanız, tek kelimeyle “yandık” diyorum; yemin ederim iflah olmayız… Kıyarsınız bu ülkeye, zavallı İslam ülkelerine döneriz; hani şu adım başı camisi olan ülkelerden kaçıp, kiliseli ülkelere kaçmak için ölümü göze alan; onar onar, yüzer yüzer boğulan Arap ahalisine!

Birlikte kaybederiz yani, anlıyor musun?..

Komutan; inanır mısın “bu kurmaylar; çoğulculuk, demokrasi, laiklik ve insanın temel hakları konusunda nasıl bu kadar cahil olurlar” diyerek saçlarımı yoluyorum! İnanmak ya da inanmamak, nerede ibadet edeceğine, kiminle evleneceğine, hangi mesleği seçeceğine karar vermek kişinin özelidir yahu…

Bizi Arap’ın din, ahlak ve insan anlayışından esirgeyen-koruyan, farklı kılan şey bu değerler disiplinidir. Bu Ata’dan miras değerlerimize kıymayın ne olur… Alevi’yi ve değerlerini kazıyıp attığınızda bu vatan yaşanmaz olur; öyle bir vatan size de yar olmaz; inanın…

Generalim, komutanım;

Değerlerime saldırılıyor, inancım aşağılanıyor, yok sayılıyor, inkâr ediliyorum… Can evimden vuruluyorum, rencide oluyorum, gururum onurum kırılıyor… Bu ülkenin bayrak, sınır, Atatürk sorunu olmayan vatansever insanlarını üzüyor, “şehit olabilirsin ama Alevi olarak gömülemezsin” diyorsunuz.

İçinde yaşadığımız şiddet sarmalı, devletimizin değerlerini inkâr ettiği insanların acılarını siyaseten kullananların başvurdukları kanlı şiddetin acı sonucudur. Çektiğimiz acılarda inkâr siyasetinin büyük payı vardır. O halde inkâr siyasetini tahkim etmek değil, ders çıkarmak ve behemehâl terk etmek şarttır!

Bu acıların tek müsebbibi olarak sivil siyaseti adres göstermek de doğru değildir.

Bana sorarsanız mezhepçiliğin kışlaya nüfuz etmesine karşı çıkmalı, hiç sokmamalıydınız. Sizin “sarı öküzünüz” laik ordu kavramıydı; onu vermemeliydiniz! Okuma yazma kursları gibi, laikliği de okutmalıydınız…

Madem ‘baskılara’ karşı duramadınız o halde; kışlada cami-mescit seferberliği uygulamasına dört elle sarılırken, “birkaç tane de cemevi yapalım; asker arasında ayrımcılık-bölücülük yapmayalım, bu itikadın mensupları kendilerini dışlanmış, yok sayılmış hissetmesinler” deseydiniz… Dediniz mi? ‘Ramazan ziyafetleri’ sürecinde, katıksız Muharrem orucu tutan Alevi gençleri anımsadınız mı; hiç aralarına katılıp oruç açtınız mı?

Neden???


 

Murtaza Demir
Odatv.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir