Sivas‘ın Şarkışla ilçesinin Kılıççı köyünde dünyaya geldi. Gerçek ismi Veliyüddin’dir. Ancak genellikle Veli olarak bilinir. Bazı kaynaklarda doğum tarihi 1875, ölüm tarihi ise 1916 olarak verilmektedir.
Aslen Arapkir’den Şarkışla’ya göçen bir ailenin çocuğu olan Agahi, aşıklık geleneğini ve şiiri, asıl adı Mahmut Derviş olan Zileli Vacit’ten öğrendi.
Sofu sen kendini arif sanırsın Benden özge arif yok yok diyerek Sureti zahirde kafa sallarsın Oturur kalkarsın hak hak diyerek Güş eyle pendimi ey sofu zade Sen bu gönül ile kalırsın dağda Senin gibi gezer leylek havada Geçirir ömrünü lak lak diyerek Onda körsün eğer bunda kör isen Rah-ı erenlerden bihaber isen Yarın hakkın divanına varırsan Kovarlar dışarı çık çık diyerek Agahi’nin bu sözünde durmazsan Ebedi kör kalın meydan görmezsen Hacı Bektaş tarikine girmezsen Sonra canın çıkar hık mık diyerek
Bazı kaynaklara göre okur yazar olmayan ve Alevi dergahlarında kendini yetiştiren Agahi’nin şiirleri Anadolu’nun çeşitli yerlerinde söylenmektedir. Şiirlerinde uzun bir süre Veli mahlasını kullandığından aynı adlı öteki şairlerle/aşıklarla karıştırılmaktadır. Agahi mahlasını ise ne zaman ve kimden aldığına ilişkin kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
Şarkışlalı Agahi genellikle dini içerikli taşlama konularına ağırlık vermesine karşın duygu ve sevgi şiirlerinden de birçok güzel örnek bıraktı.
Dilber hanemize buyur bu sabah İşte senin ile sözü keserim Bir binlik rakı al bir güzel kadeh Ben de mezesine kuzu keserim Bari beş yüzlük al binlik almazsan Ağzına koy getir şişe bulmazsan Sen de benim davetime gelmezsen Ben de yollarından gözü keserim Meyl-i muhabbetin gördüm beğendim Böyle tedbir ettim kendime kendim Davetime buyurmazsan efendim Selamı sabahı nazı keserim Gelirsen boş gelme göreyim sizi Olursa çok olsun istemem azı Beş yüzlüğün mezesine bir kuzu Binlik olur ise öküz(ü) keserim Kaba kaba laf atarsın Agahi Öküz bulsam ben koşarım vallahi Sade boş çıkarmam ol yüzü mahı Tavuktan culuktan kazı keserim
Dönemin Beyrut Valisi aracılığıyla Sivas Valisi Reşit Akif Paşa tarafından bir dönem Şarkışla Tahsildarlığı görevine getirilen Agahi, İstanbul’dan Rodos’a, Adana’dan Halep’e dek birçok yeri dolaştı.
1911 yılında Pınarbaşı tahsildarlığına geçti. Ancak bir süre sonra ayrılarak köyüne döndü. Sonraki 5 yıl köyünde yaşadı. Yakalandığı kolera hastalığı sonucu hayatını kaybetti. Bazı araştırmacılara göre, mezarı Şarkışla’dadır.
Ayrıca yine Şarkışla ve Rumeli yörelerinde yaşamış Agahi adlı başka aşıkların olduğu varsayılmasına karşın bu konuda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
[hr][hr_invisible][hr_invisible]
Eserlerinden Seçmeler
Gün bugündür doğrulara ’Dem’ diyerek geleceğiz Birlik için çağrılara ’Cem’ diyerek geleceğiz. Bize bizden öz fikirle Hamd ederek bin şükürle Düşünerek, tefekkürle ’Hem’ diyerek geleceğiz. Türk’e türkü yaka yaka Ağıtla yaş döke döke Sırtımızda ağır yüke ’Gam’ diyerek geleceğiz. Benden fazla istersin hak Bekle; dersin al, küpe tak Sen açsında benmiyim tok? ’Şum’ diyerek geleceğiz. Zalime set olup dur’la Edebinde haya ar’la Başkaldıran ite zorla ’Gem’ diyerek geleceğiz. İşte tarih, işte ayna Ya defol git ya da kayna Koptuysa tel bozuk beyne ’Bam’ diyerek geleceğiz. Başa haset kini saran Karanlıkta dalda duran Çok yakında gelir sıran ’Kim’? diyerek geleceğiz. Haram ite dakka, her an ’Kısas kısas’ diyor Kuran Agahice çalsın siren ’Kem’diyerek geleceğiz.
Dost eline giden sail dur eğlen Muhabbetnamenin sırası geldi Mevlayı seversen hemen bir eğlen Şimdilik gönlüme burası geldi Gelmedi sevdiğim bilmem ne güne Tahammül kalmadı düne bugüne Hayal meyal yar gözlerim ögüne Sevdiğim kaşların karası geldi Nice yetimler var halli balınca Boynu eğri benzi sarı kalınca Çıkmaz bu dert benden ta ki ölünce Derler ki yürekte yarası kaldı Mektubum ol yare var böyle söyle Bunca hasiretlik kalır mı böyle Vacida eğlenme gel kerem eyle Vallahi Veli’nin göresi geldi
Fitne-i zamanın devri döneli Harab-ı cihanda lezzet mi kaldı Mürayi dünyaya geldim geleli Çekmediğim derd ü mihnet mi kaldı Düşeli aleme gör şu ihtişam Hak cevap kar etmez hasılı kelam Zamanda zengine mahbuba ikram Erbab-ı kemale rağbet mi kaldı Bu cihan ziyneti çok verdi noksan Ruz-ı kıyametten gösterdi nişan Zalimin zulmünden yıkıldı cihan Mehdi-i zamane hacet mi kaldı Günbegün bu cihan zulme mukarrer Nakş edip dünyayı gezdim sertaser Tutalım ki bir kıl bir dağı çeker Onu da çekmeğe takat mı kaldı Her biri demde iyş ü işrette Fısk u zina ile alem ülfette Dua sena edip bezm-i vahdette Agahi pirlerde himmet mi kaldı
Hakkın emri ile cihana geldim Muhammet’e kal u beli diyerek Ya Ali kapında kurbana geldim Kabul et kapının kulu diyerek Yine sen bilirisin benim halimden İnayet merhamet Sultan Balımdan Zikrin fikrin gitmez oldu dilimden Vird ederim Ali Ali diyerek Nasıl sevmeyeyim şahım Hasan’ı Hakkın habibinin kudret-ül aynı Severiz gönülden şahım Hüsey’n’i Bunlar has bahçenin gülü diyerek Aşkına düşeli Mecnun daneyim Yitirdim ben beni viran haneyim Ne aklım başımda ne divaneyim Şimdi deli oldum deli diyerek Niyazımı kabul eyle ilahi Ki sensin alemin peşti penahı Dilerim ki canın çıksın Agahi Hünkar Hacı Bektaş Veli diyerek
Hilebaz demişler bizlere amma Ne hilem var ne hileciğim var Kimisine baldan lezizim amma Kimine zehirden acılığım var Yüzümü çevirdim adü taşından Kaynıyor kazanım aşk ateşinden Değirmen döndürdüm gözüm yaşından Usta olamazsam suculuğum var Gahi usta eyler gahi suç eyler Gahi yara eyler gah ilaç eyler Hasılı dost beni eğlence eyler Yar ile böyle bir cilveciğim var Bak şu sofulara ne söylemişler Agahi Kızılbaş şair demişler Hacca gitmez deyi tan eylemişler Benim ise kunde hacılığım var
Seher vakti çaldım yarin kapısını Baktım yarin kapıları sürmeli Hoş bulmadım otağının yapısını Çıkageldi bir gözleri sürmeli Açtırdım kapıyı girdim içeri Aklımı başımdan aldı o peri Dedim sende buldum halis gevheri Dedi yok yok bir mihenge sürmeli Dedim hiç yapı yok senin yapında Oynanılmaz urganınla ipinde Dedim dahi çok mu duram kapında Dedi yok yok seni burdan sürmeli Dedim ki ne kadar yüzümden bezdin Etim kebap ettin derimi yüzdün Aşık katletmeye silah mı dizdin Martini mavzeri bir dem sürmeli Şu kevn ü mekanı tutmuş ışığın Nöbetin bekleyin alır keşiğin Beklemeli bir sultanın eşiğin Günde yüz bin kere yüzler sürmeli Agahi karışır kanlı yaş ile Dost bulunmaz hayal ile düş ile Yetilmez menzile bu gidiş ile Hemen aşk atına binip sürmeli