Son yıllarda, özellikle son on beş yılda, Türkiye halkının din eğitimine talebinin olduğunu, din eğitiminin kurumsallaştırılarak din okullarının sayısı artırılması, dini eğitim ve öğretim’in projelendirilerek her vatandaştan alınan verginin laiklik ilkesine ters bir şekilde bir mezhebin din problemlerini çözmeye, rapor ve tekliflerine harcanması, dinin iktidar aracı olarak kullanıldığını olarak göstermektedir.
Net bir şekilde yapılan bu haksızlık yaşamsal yeni problemler ve kaosu da beraberinde getirmiş, Ülkede yaşayan tüm farklı inançtaki insanların özellikle biz Alevilerin yaşam şekli ve inanç biçimi her yönüyle İslam’ın öz biçimi denilerek Sünni İslam’a zorlama devam etmekte
Örneğin medyada yapılan yorumlar cevaplanan sorular ( Hocam Müslüman, Alevi biriyle evlenir mi? Sorusuna hocanın evet bir Müslüman bir müslümanla evlenebilir demesi karşısında Alevi önderlerinin basın açıklamasında İslam’ın özü biziz demesi bu projenin hedefine ulaştığını göstermektedir.
Buradaki amaç aslında; özellikle din eğitimi ile toplumsal ve bireysel ahlak ilklerinin tek tipleştirilmesi dini siyasete alet edilerek sistematik dini yorumlarla ferdi terbiye etmekti.
Hatta her mezhep ve inanç biçimini içine alacak dini projeler geliştirilerek, sözde toplumsal barış hedefleri ileri sürülmüş, tarihsel, politik, değerler gün yüzüne çıkarılarak resmi eğitim sisteminin değiştirilmesi gerektiğine toplumun büyük bir kısmı da sözde kardeşlik projelerine ikna edilmiştir.
Din dersleri doktrin merkezli bir yaklaşımla çocuklara verilmeye başlanmıştır. Dersler içerik itibarıyla Sünni mezhep merkezli olup, namaz ve orucun pratikleştirilmesi için dersler Sünni mezhep’in metinlerine göre verilmiştir. Buna “mezhep yaklaşımlı eğitim sistemi “demek yanlış olmaz. Hatta bu durum “din üzerinde mezhep ve inanç tanımına” kadar gider.
Alevi-İslam,
Şafii-islam,
Mevlevi-islam,
Hanefi-islam Terimleri gibi…
İnanç, yaşam, sosyal, kültürel gibi birbirinden farklı alanların tamamı Sünni dinine göre betimlenmiştir. İdeolojiye dönüştürülmüştür.
Alevilik, gerçeklik ve evrenselliği savunur dinbilimsel bir yaklaşımla değil inançsal değerlerle bilimseldir. Cemaatler, tarikatlar de olduğu gibi batıl ve hurafe değildir Alevilik.
Mezhebi ve doktrin merkezli bir din eğitimi verildiğinden müfredatı Sünni diyanetin hazırlaması kaçınılmazdır Bu ders müfredatını kimler hazırlıyor, kimler ve nasıl belirleniyor farklı mezhepler farklı inançlar konusunda yeterliler mi hangi aşamada bu doz ayarlanacak, verilen bilgiler hangi metinlere göre verilecekler, ilgili kitapları kimler yazacak, farklı inanç ve mezhep ve tarikatların öderleri halkı temsil eden taraf mı olacak, taraf olacaksa Bu dersler herhangi bir mezhebin ideolojik baskısına dönüşmez mi?
Alevilik-Sünnilik meselesi bizim meselemiz değil, asıl mesele Bizim Alevi olmamız, bunu kendine sorun edinenler içimizden seçtiklerini sahneye alıp, Alevilik yorumuyla telkin ediyor ve bu telkin yoluyla Sünniliğe dönüştürmeye çalışıyor. Sünni ahlak ilklerini Alevilikle karşılaştırmak bireye baskı yaparak onu vicdanına hapsetmektir. Bu müfredat da bunu kapsıyor.
Alevilik inancı yaşamsal tecrübeyle kazanılmış hal ve hakikatlerdir bunu formalara, bazı aşamalarının örgün eğitim içinde çocuklara verilmesi mümkün olmayacağından dolayı sadece okuma parçası olarak kalacaktır. yani planlı programlı ve amaçlı bir şekilde verilecek bir metot değildir Alevilik yaşanması gerekir yani terakki ( kişinin o alanda ilerlemesi ) ve tekamül ( kamil olmayı) yaşamda ayırmaz bireyselleştirmez bu nedenle mezhep mensubu veya mürit yetiştirmez onun yerine iyi insan olmayı hedefler.
Sonuç olarak;
Bilimden giderek uzaklaşan toplumlar din eğitimi ve öğretimi alanında bağnazlaşarak bu eğitimleri kendi okullarında ve diğer kurumlarda kendi metinleri üzerine din anlayışı yaratarak ideoloji eğitimine dönüştürür ve Bunun için Alevi dedeleri seçilir.
Celal Fırat | Alevice