Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şube Başkanı dede Hasan Kılavuz’la Alevilik erkanını, Alevilerin ibadet biçimlerini, felsefelerini ve devletten beklentilerini konuştuk. Kılavuz, “Bizim inancımız aklın inancıdır. Alevilik inancında akıl önde inanç arkadan gider. Hiçbir zaman inanç aklın önüne geçmez. Bizde daima akıl öndedir..İnanç arkadan gelir, aklın süzgecinden geçer” dedi. Bir insanın inancını başka bir insanın belirleyemeyeceğini kaydeden Kılavuz, “İşte ben onun için diyorum ki inançların önüne asla barikatlar kurmamalıyız. Alevilik kendi başına bir inançtır. Kuralları, kaideleri vardır. Bırakın Aleviler neye inanıyorsa ona inansınlar, neyi inanç mabedi olarak kabul ediyorlarsa ona gitsinler. Bizim inanç evimiz de cemevidir” ifadelerini kullandı.
1945 yılında Tunceli-Mazgirt’te doğan Hasan Kılavuz, dede sülalesinden gelen bir Alevi kanaat önderi. 1970 yılında Almanya’nın Hamburg kentine yerleşen Kılavuz, Almanya’da olduğu süre içinde Alevi örgütlenmesi ve Alevi erkanı üzerine çalışmalar yaptı, dünyada ilk kez Alevi adıyla dernek kurulmasına öncülük edenler arasında yer aldı. Alevilik alanındaki bilgi birikimiyle Dinlerarası Diyalog çalışmalarında Alevi toplumunu temsil eden Kılavuz, Almanya’daki işinden emekli olduktan sonra yurda döndü. Alevilik erkanı üzerine çalışmalarına burada da devam eden Kılavuz, 2013 yılında Mersin Alevi Kültür Derneği Başkanlığı’na seçildi. Dede Hasan Kılavuz ile Alevilik erkanını, Alevi ibadetlerini, tanrı inancını ve Alevilerin içinde bulunduğu sosyal durumu konuştuk.
-Dedelik nasıl ve ne zaman doğmuştur?
Hasan Kılavuz : İlk önce inançtan bakmak lazım. Yeryüzünde yüzlerce inanç, din vardır. Semavi dinlerin dışında natürel dinler vardır. Her inancın ister semavi dinler olsun, ister semavi dinlerin dışında ki diğer inançlardan olsun, her inancın inanç önderleri vardır, her inancın inanç kuralları vardır. İnanç kurallarına göre o inancı yöneten ve yönlendiren kişiler inanç önderidir. Alevilik de bir inançtır. Anadolu coğrafyasında şuanda yerleşmiş vaziyeti ile Aleviler ki bu Alevilik Anadolu coğrafyasına mayalanmış ama kökenine gittiğin zaman binlerce yıllık nice uygarlıkların içerisinden süzülerek gelip burada mayalanmış bir inançtır. Ve bu inancın kendisine göre de bu bin yılların içerisinde oluşturduğu kuralları, kaideleri, emirleri, yasakları ve buyrukları vardır. İşte bunu kendisine bend olan, kabul eden Alevileri yöneten ve yönlendiren kişi kılavuz inancın önderidir. Buna Alevi deyiminde pir, rehber, murşid denmiştir. Bu isimler bulundukları hiyerarşik makama göre sıralanır ama bunun hepsini kamufule eden, örten, altında gizleyen isim Dede’dir. İşte bizim ailemizde böyle bir hiyerarşiden geliyor. Anadolu’da yerleştiği yerleşim birimine göre çevresinde ona bağlı bulunan, o hiyerarşi ailesine bağlı bulunan talipleri var. Onun talipleri daima inançsal boyutta kontrol altında tutmuştur. Hiyerarşi ailelerin etrafında toplanan Aleviler bütün alanlarda o ailelerine o inanç önderlerine sorumlu olmuş, yani onun yaşamından, yemesinden, içmesinden, aile yapısından, sosyal ilişkilerden, derdine derman yarasına merhem olacak derecede onları elde tutmaya çalışmıştır. Geçmişte böylesi ciddi ve sıkı ilişkiler olmuştur. Bugün belki gevşemiştir. Bugün belki o günkü yapı yok. Ama o gün öyleydi. En sıkıntılı günlerinde dedelerine, seyitlerine, murşidlerine gidildiği gibi onları en sıkıntılı ve zor günlerinde de dede de onlara gitmiştir. Derdine derman olmuştur. Yardım etmiştir. Sıkıntısını sormuş, kılavuzluk yapmıştır. İşte bu ilişkilerden dolayı günümüze kadar gelmiştir ve Aleviler kendi inanç önderlerine dede demişlerdir. Dedeliğin geçmişten gelen böyle bir yapısı vardır. Ama dedelik hemen kendiliğinden olan bir şey değildir. Mesela nasıl bir öğretmenin sınıfa girip çocuklara eğitim verebilmesi için diplomaya ihtiyacı varsa, pedagoji eğitimi görmüş, iyi bir eğitim görmüş, bu işi becerebiliyor mu? Bu olgunluğa ve yetkinliğe sahiptir diye diploma verilip okula tayin ediliyor. Alevi dedelerinde de böyledir. Diyelim ki o hiyerarşik dede ailenin içinde 3-4 çocuk vardır ama dedelik yapan kişi o hiyerarşik ailenin içinde bu konuya en yetkin kişidir. Yani aile büyüğü bütün çocuklarına dedelik yapabilirsin dememiştir. Yani o konuda en yetkin olan, bilgisi olan, itibarlı, seçkin, saygınlı, toplum içinde sevilen ve beklenen kişi ancak o hizmete gitmiştir. Kararları ciddiye alınmıştır. Sözü dinlenmiştir. Verdiği hükümler uygulanmıştır. İşte dedelik dediğimiz bu olgular süreç içersinde itibarını koruyarak günümüze kadar getirilmiştir.
-Alevi ve Sünni ailelerin çocukları evlenebilir mi?
H.K: Nice Sünni ailelerin çocukları var, Alevilerle evlidir. Oldukça da mutludurlar, huzurludurlar. Yakınen tanıdığım Karadenizli, Orta Anadolulu Sünni aileler, dostlar, muhabbetle buraya gelen tanıdıklarım var. Bu 71 yıllık ömürde tanıdığım ailelerin yapısına baktığımda çoğu, tabiî ki istisnalar hariç kızlarının bir Alevi ile evli olduğundan mutludurlar. Neden? Kızları baskı altında değildir, yani rahattır, özgürdür, istediği gibi gidebiliyor, konuşabiliyor, gezebiliyor, toplum içine girebiliyor, işin o sosyal yönünü bir kazanım olarak kabul edebiliyor. İnsan hayatında da bu çok önemlidir. Bir diğeri ise kızı Sünni’ye giden Alevilerden oldukça şikayetler var. “Kızımız örtündü, kızımızı zorla camiye götürdüler, zorla oruç tutturuyorlar, zorla başörtüsü örttürüyorlar” Bu seferde işin bu cephesinden bakmak gerekiyor. İki taraflı. Ama tüm bunlara rağmen ne yaparsan yap bizim alevi pirlerinin söylediği çok ciddi bir söz var. “Ne sen iyisin, ne ben iyiyim. İyiler iyidir.”
Bu Sünni cemaatten olur, Alevi cemaatten olur, Ermeni’den , Yahudi’den olur. “İyiler iyidir.” Buna bakarak hayat arkadaşını, seçmek lazım. Ama birde bir gerçek var ki zamana bırakacaksın. Kendi öz-gür iradeleri ile kendi kararlarını vermeleri lazım. Özgür iradeleri ile kendi kararlarını vermeyen çocukların aileleri sonradan vicdan azabı çekiyorlar, iyi ve ya kötü.. Ama çocuklarımız kendi kararlarını verdikleri zaman aileler vicdanen rahattır.. “Çocuğum bu kararı sen verdin, bunu telafi etmek de sana düşer, devam edersin etmezsin, ayrılırsın ayrılmazsın bu sana kalmıştır..” O özgür iradenin mutlaka hayat bulması lazım. Bu çok önemlidir. Çocuklarımız hem tecrübe sahibi olur, hem de toplumda bir başkasına sorumluluğu yüklemekten de seni alıkoyar. Kimseyi sorumlu tutamazsın.
-Cemevinde Aleviler dini nikah kıyar mı?
H.K: Evet. İnanç Kurulu’na gidilerek hazır cemaatinin huzurunda ikisinin de ikrarı alınarak dua edilerek nikahları kıyılır. Resmi nikahı olmadan dini nikah kıyamıyoruz. Sebebi ise mesela biz burada sözlerini aldık, ikrarlarını aldık. Ama buradan çıktıktan sonra 2 gün sonra anlaşamadıklarında mağduriyetleri kim koruyacak.. Onun için bizim için iki tarafın mağduriyetleri önemli.. Bizim için hukuk önemlidir.
-Alevilikte sorunlar cemaat…. önünde mi tartışılır?
H.K: Dedenin kararı hazır cemaatin huzurunda olur. İçinde bulunduğu toplumun şehadeti ile dede karar verir. Örneğin boşanan bir çift dedenin karşısına çıktığında Dede der ki, cemaat önünde kızımız geldi böyle bir şikayeti var, oğlan geldi böyle bir şikayeti var. Ve orada hazır cemaate yani anne, baba, komşu, dost, hısım, kirve vardır. Orada onlarda şahitlik yaparlar. Doğru mudur, yalan mıdır diye oradaki cemaatinde söz hakkı vardır. Evlilik nasıl bir haksa, ayrılmak da haktır. Ama rızalık ile. Evlilik nasıl rızalık ile olursa ayrılmakta da rızalık alınır. Tabi bu söylediklerim yine belirtiyorum ki belki günümüzde bu olgular gevşemiştir. Ama geçmişimizde böyle ciddilik vardır. Dedenin huzurunda bu konular tartışılır. Ve cemaatin önünde dede iki tarafında mahkemelere düşürmeden sıkıntıları cemevinde çözmeye çalışılır ve hüküm verilir.
-Alevilik sizce din midir?
H.K: Alevilik doğal bir dindir. Neden doğal dindir? Din deyince hemen kitabı olacak, peygamberi olacak denir. Bu dindir, bunun dışında din yoktur derler. 2015 yılında bu dünyanın küçüldüğü medeniyetlerin arttığı ve bu kadar çağ atladığımız zamanda baktığımız zaman Dünyada neredeyse 8 milyara yakın insan yaşıyor. Müslümanlığı, Hıristiyanlığı, Yahudiliği nüfus olarak topladığımızda daha 3 buçuk milyar yapmıyor?.. Peki diğer kalan 4 milyara yakın insanların hepsi dinsiz, inançsız mıdır? Bir Budizmi düşünün? 1 milyara yakın Budizme inanan insan vardır. Hindular? Hindastan’da 400 milyona yakın Hindu inancında… Hindular ise “Ganj bizim için kutsaldır” diyor. Yeryüzünde yüzlerce inanç ve din vardır. Ve her dinin kural ve kaideleri o dinin mensupları tarafından kutsanmıştır. Onun için Müslümanlar olsun, Hıristiyanlar, Yahudiler olsun, her inancın mensupları kendi inancını yaşamalı. Kendi inançlarına saygınlığını korumalı. Ama bir diğer inanca kahır yüklememeli. Ötekileştirmemeli. Kin ve öfke beslememeli. Dolayısıyla bu topraklarda Aleviler yaşıyorsa Aleviliğini özgürce yaşamalı, Sunniler, Yahudiler , Hindular vs. yani herkes kendi inancını yaşamalıdır. Camiye giden camisine, kiliseye giden kilisesine, cemevine giden cemevinde rahatça inancını yaşamalı. Bir kimsenin inancını başkası belirleyemez. Ben istediğim kadar saatlerce senle konuşayım ama senin yüreğindeki duyguları ve senin yüreğindeki o titreşimleri neye inandığın şeyleri asla tespit edemem ve yönlendiremem. O sana aittir. Onunla senin arana hiç kimse giremez. İşte ben onun için diyorum inançların önüne asla barikatlar kurmamalıyız. Alevilik kendi başına bir inançtır. Kuralları, kaideleri vardır. Bırakın Aleviler neye inanıyorsa ona inansınlar, neyi inanç mabedi olarak kabul ediyorlarsa ona gitsinler. Bizim inanç evimiz cemevidir.
-Cemevinde ibadet olarak ne yapılır?
H.K: Cemevinde olduğu gibi bü-tün inanç mabetlerinde inanç hizmetleri verilir. İnançsal boyutlarda çalışmalar yapılır. Cemevlerinde cem yapılır, her ayın son Perşembe günü cem törenleri yapılır. Cem törenlerimiz dede, zakir, saz ve semavenlerin eşliğinde yapılır. Hazır cemaat gelir. Bizde müzik olmadan cem ibadeti olmaz. Müzik dediğimiz ise saz ve bağlamadır. Neden sazla bağlama? Kaç yüzyıldan beri? Kim bilir kaç yüzyıldan beri inanç ve ibadetimizde o dedelerin elinde telli kuran demişler… Ve onunla beraber, onun eşliğinde içinde kaynayan söz ve dualarla onu müzikleştirmiş. Ve daima talibini onunla yönlendirmiş. Saz, bağlama önemli bir ölçüdür Alevilerde. Ve bizim bütün aşıklarımız, ozanlarımız saz çalar. Binlerce değişik duayı gülbengi onu çalarak dile getirir. Biz ibadetimizi böyle onla yaparız. Mesela “Bu şeye benzer bir kazana su doldurursun ve altına da ateş yakarsın kaynamadıkça taşmaz, ama kaynayabilmesi içinde altına yeteri derecede ısı vermek lazım..” Şimdi inanç ve ibadet de böyledir. Eğer bir insanı söyleyerek, anlatarak işleyerek cuşa getirmezsen yüreğini kaynatmazsan , sözlerle deyişlerle, müziklerle bir insanı cuşa getirir. İşte bizim cemlerimizde böyle bir cuşu yani kişi duygulanacak onun o duygularına hitap edeceksin. Etmesini bileceksin. O duygulara hitapta sazla ile söz ile deyişle olur. Onun için bizim aşıklarımız, ozanlarımız yüzyıllardan beri böyle bir yol ve yöntemi tutarak günümüze kadar getirmişlerdir. Bunların yanı sıra cemevlerinde cenaze hizmetleri oluyor, üç yemekleri, kırk yemekleri, adaklar, dilekler, küçük çocuklarını getirirler dua okuturlar. İsim törenleri olur. Ve imkan ve olanaklar oldukça cem evinde maddi yardımlar da oluyor. Üniversitesi öğrencilerine, durumu olmayan ailelere hatta Suriyelilere bile yardımda buluyoruz.
-Aleviler Allah’a inanmıyor derler. Doğru mudur?
H.K: Hiçbir Alevi Allah ikidir demez. Aleviler der ki tanrı birdir. Sünni bir der, Yahudi de birdir der hatta yeryüzünde nice insanlık tanrı birdir ama tanrı nerdedir, nasıldır? Tanrıyı nasıl tarif edersin? İşte orda farklılığımız vardır. Tanrının birliğine şüphe yok. Ama tarif farklıdır. Herkes kendince tarif eder. Biz Aleviler hak birdir, tanrı birdir ama tanrı nerdedir? Sünni İslam ne der? Ne yerdedir, ne göktedir, görülmez, tutulmaz, bilinmez böyle bir tarif yapar. Ama Alevi dedeleri, seyitleri ve pirleri tarif ederken tanrı sana en yakın olandır der. Tanrı insanın içindedir. İnsanın gönlündedir. Sen insanı tarif ederken aslında tanrıyı tarif ediyorsun. Tanrının varlığını, tanrının birliğini uzakta değil daima kendinden arıyorsun. Hiçbir zaman bir Alevi demez ki cemevi Allahın evidir. Bu deyimi Alevilikte kullanılmaz. Külli günahtır. Allahın evi olmaz. Allah’ın evi insanın gönlüdür. Tanırının evini tarif ederken kendini tarif edeceksin işte bizim tanrı tarifimiz budur. Yani Alevilerin,pirlerin kadim tarifidir. Derler ki “Allah’tan korkulur, korkulan bir Allah sevilmez. Sorarsın ama Allah sevilir mi? Sevilmez olur mu” derler.. Korkulan bir Allah sevilir mi? Önce bir kere seveceksin. Onun için hak sevilir. Hakkın insanı olduğu onun için diyoruz ne yaparsan yap insan gönlündedir, ve insanın cemali tanrının cemalidir. Bu evrende gördüğün her varlıkta hak vardır. Tanrı vardır. “Esen yeldedir. Uçan kuştadır. Akan sudadır. Dağdadır, taştadır, her bahar biten çaydadır, çimendedir, güldedir, çiçektedir. Tanrı her yerdedir ve her varlıktadır. “ Kendini bilen, olgunlaşan, gönül kırmayan, yardım sever, bütün meziyetleri kendinde toplayan insan hakka yakın insandır. Onun için diyoruz ki hak insandadır. Hak insanın gönlündedir ve ona en yakın olan da bütün insanlığın rızası almış kişidir. Yani insanlığa kendisinden razı olandır, memnun olandır. Onun için biz diyoruz ki ne yaparsan yap insan gönlünü kırma, insanın gönlünü kırarsan hakkı incitmiş olursun. Yoksa küfrederek, bağırarak tanrıyı incitemezsin.
-Peki aleviler camiye girerler mi?
H.K: Dediğim gibi başta da söylediğim gibi her inancın kendi içinde kuralları vardır. Alevilik de öyle bir kural yok, şart yoktur. Gönül vardır. Adamın biri gönüllüdür camiye gitmek istiyorum der… gidebilir.. Öyle bir yasak yoktur. Mesela bizi camide toplantıya, sempozyuma çağırıyorlar gideriz, sohbetimizi ederiz. Bizde cemevine müftülüğü çağırırız.
-Peki siz Hasan Bey camide namaz kılar mısınız?
H.K: Yok ben kılmam..
-Cemevinde namaz kılar mısınız?
H.K: Tabi ki.. Maksat namazda dua ve rükü ise biz her yerde yaparız.. Namazda maksat nedir? Duadır, şekil değildir. Bakın biz şekilciliğe cidden karşıyız. Özünde karşıyız. Diyor ki “oğul şekilcilikle kendini kandırırsın ama hakkı kandıramazsın” Nedir? Dizinle hakka varamazsın. Bunu bizim Alevilerin kadim pirleri söylemiştir. Bu inancın mayasını atan insanlar. Dizinle hakka varamazsın, gönlünle hakka varırsın. Eğer sen gönülden bir dua ediyorsan otururken de, yürürken de, gezerken de, uçarken de dua edersin yürekten. İbadetin şekli, zamanı, vakti olmaz.. Sen her dem, her saniye ibadet halinde olacaksın.. Peki nasıl olur? Davranışın, oturman, kalkman, konuşman gezmen yemen, içmen bir bütün olarak yaşamın inancın demiş ya? Her dem ibadet halinde olacaksın. Bizim cem evlerimizdeki mana ibadetten öte. Rızalık alıp vereceksin. Yani o ceme gelenler birbirinizden razı, birbirini kıran var mı, küslük var mı, hakkını alan hakkını veren var mı veya bir şikayet varsa orda dillendirmeli ve oradaki hazır cemaat karar vermeli. Eğer cemevinde insanlar birbirinden rızalık almadıysa o cemin bir manası yoktur. İşte cemlerimiz dünden bugüne bu şekle gelmiştir. Eğer rızalık alırsa, rızalık da verirsen. Yani herkes senden razı olursa ve sen yeniden doğmuş gibi olursun ve o toplum içinde başı dik dolaşırsın. İşte ibadetin en büyüğü odur rızalık alıp vermektir.
-Cem evlerinde cenazelerde merhum yıkanıyor mu? Abdest alınıyor mu?
H.K: En büyük edep bir meyide edep erkan içinde hizmet etmektir.. Onun inancı usüllerine göre yıkamak, temizlemek, kefenlemektir. Abdest konusuna gelince elini ayağını yıkamakla temizlenemezsin. Gönlünü yıkamakla ancak temizlenirsin. Mesela düşünki bir meyi de geldin bir ölüyü duydun.. Gidelim cenazesine dedin.. şimdi geldin hemen elini ayağını yıkadın gelip safda durdun.. şimdi sorarlar eğer içinde kin varsa, kibir varsa düşmanlık varsa o meyide bir kızgınlığın varsa ve yahutta akrabalarına bır kızgınlığın varsa, veya hayatta iken küsmüşsün, darılmışsın, incitmişsin herhangi bir şey.. peki elini ayağını yıkamanın manası nedir? Kimi kandırıyorsun..Onun için diyor ki “sen hakkı görmezsin, tanrıyı görmezsin ama hak seni görür”.. Onun için her hareketimiz, her davranışımız hakka ayandır. Bizim inancımız aklın inancıdır. Alevilik inancında akıl önde inanç arkadan gider.. Hiçbir zaman inanç aklın önüne geçmez. Bizde daima akıl öndedir. İnanç arkadan gelir aklın süzgecinden geçer. Onun için demiştir. Elini ayağını yıkamakla hakkı kandıramazsın, gönlünü aklamakla temizlenmekle hakka varırsın.. Onun için biz diyoruz ki bir meyide giderken ona yakışır bir şekilde gidin. Bedenen ve ruhen temizlenerek gideceksin.
Son olarak Güney okuyucularımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
H. K: Bütün inançlar, bütün inanç önderleri.. Bu ülkenin barış, birliktelik, demokrasi, huzur içerisinde yaşamına yönelik söylevleri ve tavsiyeleri her dem, her daim cemaatin içinde olmalı ve bütün inançlar birbirleri ile kardeşçe, herkes inançlarını özgürce yaşayarak birbirine kahır etmeden, birbirine hakaret etmeden yaşamalarına olanak sağlamalı ve tavsiyede bulunmalı, bu yönde cemaatine telkinlerde bulunmalı. Benim son sözlerim bunlardır ve sizede ayrıca bu söyleyişi için çok teşekkür ediyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum.