Hükümetin Alevilere ilişkin reform paketinde, cemevlerine ilişkin düzenlemeyle ilgili olarak, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, ” ‘Cemevi ibadethane değildir’ dersen kusura bakma o zaman ben o İslam’da yokum” derken, Eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı ise “Aleviliğin Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde temsilinin ve cemevlerine ibadethane statüsü verilmesinin önünde dinî açıdan aşılması mümkün olmayan üç büyük engel gördüğünü” söyledi.
Karar’dan Sami Bayraktar‘ın haberine göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 26 Nisan’da, cemevlerinin statüsü konusunda verdiği kararla Alevileri haklı buldu. Büyük Daire, ibadethanelere tanınan ‘elektrik faturasından muaf tutulma’ hakkının cemevlerinde uygulanmamasının ‘din ve vicdan özgürlüğüne’ aykırı olduğuna hükmetti. Alevilere ‘dini ayrımcılık’ yapıldığı sonucuna varan AİHM oybirliğiyle aldığı kararla, cemevlerinin de listeye eklenmesini istedi.
AİHM’in kararı, ‘fatura’ ile sınırlı değil. Asıl mesele, Türkiye’nin cemevlerini ibadethane olarak kabul edip etmeyeceği. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, geçen haftalarda yaptığı açıklamada, “Bizim daima iki kırmızı çizgimiz olmuştur, bundan hiçbir zaman vazgeçmedik. Bir tanesi; Aleviliğin İslam’ın dışında bir yol olarak tarif edilmesi. Çünkü bin yıllık tarih bunu yalanlıyor, doğru olmadığını ortaya koyuyor. İkincisi de; cemevlerinin caminin alternatifi, başka bir inancın mabedi gibi gösterilmesi” demişti.
“İslam bölünür mü?”
Diyanet’in endişesi, cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi halinde İslam’ın bölünmesi. Tam tersini söyleyen Aleviler ise asıl cemevine ibadethane statüsü verilmezse bölünme olacağını savunuyor. Eski AK Parti Milletvekili ve Alevi Çalıştayı Koordinatörü Reha Çamuroğlu, bunun vahim sonuçları olacağı görüşünde: Biz devletten bize itikadımızı öğretmesini istemiyoruz. Eşit davranmasını istiyoruz. Aleviler ikinci sınıf vatandaş olarak görülmeye devam edilirse Alevilerin doğrudan İslamla bağlantısını sorgulamasının yaygınlaşacağını düşünürüm. Bu Alevilik için köklerinden kopma, çürüme anlamına gelir ama sosyal olarak da çok vahim sonuçları olur.
Liberal Düşünce Topluluğu Alevi Araştırmaları Direktörü Şenol Kaluç, Alevilerin devletten elektrik parası alma peşinde olmadığını söylüyor ve ekliyor: Aleviler sembolik olarak biz varız ve devlet de bizi kabul ediyor demek istiyor… Hepsi bu kadar.
“Geleneksel İrfan Merkezi’ tanımına itiraz”
Cemevler düzenlemesi hükümetin masasında bekliyor. 1 Kasım sonrası açıklanan reform paketinde cemevlerine yasal statü verileceği vaadinde bulunulmuştu. Hükümetin reform paketinde cemevleri için “geleneksel irfan merkezleri” tanımına yer verileceği belirtiliyor.
“10 yıl önce olurdu ama…”
Ama Aleviler’in buna itirazı var. Reha Çamuroğlu, “Hükümet kendi tabanının tepkilerinden korkup Alevilere uluslararası demokratik standartlarda vatandaş muamelesi yapmayacaksa hiç dokunmasalar” diyor. Şenol Kaluç da, “Devlet 10 sene önce bunu söylese olabilirdi ama bugün bütün Aleviler ibadethane denmesini istiyor” diyerek kırmızı çizgiyi kalınlaştırıyor.
“Diyanet’in aşılamayan 3 ‘olmazsa olmaz’ı”
Eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Aleviliğin Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde temsilinin ve cemevlerine ibadethane statüsü verilmesinin önünde dinî açıdan aşılması mümkün olmayan üç büyük engel gördüğünü söylüyor ve bu engelleri şöyle sıralıyor:
1- İslâm dininin kaynakları olan Kur’an’da, hadislerde İslâmî kültür birikiminde ibadet şekilleri bellidir. Bu durumda Diyanet veya başka bir kurumun bu ibadetlerin birini kaldırması veya yeni bir zorunlu ibadet ihdas etmesi mümkün değil. İslâm’da bu dinî bir kesinliktir. Beş farz ibadetin dışındakiler, ya nâfile ibadetlerdir veya mezhep ve tarikat denilen alt grupların geliştirdikleri dinî ve kültürel zenginliklerdir (Mevlevilik’te sema âyini, Alevilik’te semah gibi).
2- Diyanet İşleri, Müslümanların mabedlerini yönetmekten sorumlu bir kurum. Yine İslâm dininin kaynaklarında ve bütün İslâm memleketlerinde dinî oluşumların ortak ibadethanesi mescidler/camiler olmuştur. Alevi-Bektaşi kesimler de hiçbir zaman herhangi bir ayini namaza alternatif saymamışlardır. Diyanet’in ortak ibadetlerin dışında ve bunların dengi olan bir ibadeti, ibadethaneyi kabul etmesi dinî hükümler açısından mümkün değil.
3- Diyanet, kendisinden hizmet isteyen tüm Müslüman yurttaşlara hizmet götürür. Aleviliğin özel bir mezhep olarak temsil edilmesi halinde diğer mezhep ve tarikatlerin de bu yönde getirebilecekleri taleplere olumlu cevap verilmesi gerekir. Türkiye böyle bir sistem değişikliğine karar verebilir. Ancak bu karara varmadan önce böyle bir sistem değişikliğinin ne tür sıkıntılara yol açabileceğinin dikkatli şekilde düşünülmesi gerekir.
“Peki ilahiyatçılar ne diyor?”
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. İlyas Üzüm: Cemevlerine ‘yasal statü’ verilmesi gerektiği görüşündeyim. Cemevlerine herhangi bir şekilde yasal bir statü kazandırılması İslam’ı bölmez. Tam aksine bu statünün sağlanması toplumsal barışa ve dayanışmaya katkı sağlayacaktır.
Şehir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara: Cemevlerine yasal statü verilmesine kimsenin itirazı olamaz. Cemevlerinin ‘camiye alternatif’ bir ibadethane olarak sayılması talebi, aslında Alevi kamuoyunun genel bir talebi değil. Bunu azınlıkta bulunan fakat sesleri çok fazla çıkan örgütlü marjinal bir kesim savunuyor. Bundaki ama da bazı Avrupa ülkelerinde kazandıkları ‘bağımsız bir dini kimlik’ statüsünü Türkiye’de de kazanmak. Hiç olmazsa en azından ‘bağımsız bir dini kimlik’ statüsü için kapıyı açmak.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu: ” ‘Cemevi ibadethane değildir’ dersen kusura bakma o zaman ben o İslam’da yokum. Sen bu şekilde bana ‘Sen İslam’dan ayrıl’ demek istiyorsun. ‘Tamam ayrılıyorum’ dediğim zaman bu sefer de sen ülkeyi bölmeye çalışıyorsun, Avrupa Birliği’nde, Türkiye’de bir azınlık yaratmaya çalışıyorsun, marjinal Alevisin, ateist Alevisin… Hayır öyle değilim. Ben diyorum ki benim ibadetimi gerçekleştirdiğim yer, ibadethanem cemevidir.”