İmam Hasan-ül Asker-i

Adı : Hasan-ül Askeri
Unvanı : Askeri (samarra’da askerlerin bulunduğu bir bölgede otururdu. Askerlerin kendisine gösterdiği büyük ilgi ve saygıdan ötürü El-Askeri adı verildi)
Annesi : Şuşen (Selil-Gazale… diye adlarla da anılır)
Babası : Ali el Naki
Doğum yeri ve tarihi : Medine, 2 Aralık 846
Çocukları : Kaynaklarda 12 çocuğu olduğu belirtiliyor
Şehadet Tarihi : Irak, Samarra, 1 Şubat 874
Türbesi : Irak / Samarra’ dadır
Şehadet sebebi : Abbasi Halifelerinden Mu-temid tarafından bir süre zindanlara atıldı, göz altında tutuldu ve daha sonra halife Mu-temid tarafından zehirletilerek şehit edildi.

Hayatı:

Askeri lakabıyla anılan İmam Hasan-ül Askeri, onuncu İmam Ali el Naki’nin oğludur. 846 yılında doğdu ve 873 (874 ?.) yılında da Abbasi halifesi olan Mu-temid’in planı üzere zehirletilerek şehit edildi.

On birinci İmam, babası şehit olduktan sonra, önceki İmamların tayiniyle İmamet makamına ulaştı. Yedi yıl İmamet ettiği müddet zarfında, hilafet hükümranlığı baskıları altında, zor bir durumda yaşadı.

İmam Hasan Askeri’n İmamet döneminde uzunca süre Ehli Beyt bendeleri ile İmamın görüşmesi Abbasi Halifesi tarafından yasaklanmıştı. Sadece çok özel durumlarda görüşme olanakları vardı. Zaten Ehli Beyt’e bağlı olan önemli alim ve şahsiyetler de ya göz hapsindeydiler, ya da çevreleri ile diyalogları yasaklanmıştı.

Ancak tüm bunlar bilginin ve sevginin diyaloğunu engeleyemiyordu. Çok geniş halk kitleleri tarafından tanınan ve sevilen İmamların varlığı, hilafet makamını ciddi bir biçimde huzursuz ettiği için, diğer İmamlar gibi, İmam Hasan Askeri de aynı şekilde uğradığı zulümlerin ardından şehit edildi.

Bu kadar baskının nedeni ise şunlardı: Evvela o zamanlarda toplumun nüfusu artmış ve büyük bir güce sahip olmuşlardı. Toplumun İmama güven duyup inanması, adeta güneş ışınları gibi aydınlığa olan ihtiyaç duygusu kadar önemseniyordu. Bu yüzden hilafet makamı, İmamları daha fazla göz altına alıp mümkün yollar deniyor, sinsi planlarla bunları yok etmeğe çalışıyordu.

İkinci olarak hilafet makamı, on birinci İmamın bir oğlunun varlığını “muhtemelen” bilmiyordu… Ancak İmam Hasan-ül Asker’iyi seven-sayan yakın çevresi bir oğlunun olduğunu tahmin ediyorlardı ve bütün ailenin güvenliği anlamında “sır” gibi kimseye hissettirmiyorlardı!..

On birinci İmamdan ve diğer İmamlardan nakledilen rivayetlere göre onun oğlunun Mehdi olduğunu çok az bir kesim biliyordu… İmam Muhammed Mehdi’yi .. daha önce bilenler tarafından “On ikinci İmam” olarak kabul ediliyordu.

Bu sebeplere göre on birinci İmam, diğer İmamlardan daha çok göz altında tutuluyordu. Zamanın halifesi, önemli güçte bir çoğunluğun inandığı ve itikat ettiği Ehli Beyt Soyu’na .. son vermek(!) ve bu kapıyı her zaman için kesin olarak kapatmak üzere… karar almıştı. Abbasi iktidarının halifesi Mu-temid, çok sinsi entrikalarla topluma hissettirmeden İmam Hasan-ül Asker’iyi zehirleterek hastalanmasını planladı!..

İhanet planı sonuç vermişti… artık sıra ikinci tuzağın uygulanmasına gelmişti!.. Buna göre İmamın hastalık haberi zamanın halifesi Mu-temid’e verilince, bir doktor göndermenin yanı sıra iç haberleri kontrol etmeleri için güvenilir adamlarından ve kadılarından birkaçını bu işle görevlendirdi. İmamın şahadetinden sonra da evini teftiş edip, İmamın hizmetçilerini de ebeler, muayene ettiler. Gizli memurları iki yıl boyunca araştırıp soruşturarak adeta o çevrelere terör estirdiler .. Toplumun hareket alanını, normal ilişkilerini dahi “despot fedailer” olarak kontrol ettiler… ümitleri kesilinceye dek İmamın oğlunu bulmak için çalıştılar!…

On birinci İmam şehit olduktan sonra O’ da kendi evinde, babasının yanında Samarra’da bedeni toprağa verildi…
İmam Hasan-ül Askeri’den güzel sözler:

1. Musibetlerden biri de, gördüğü iyiliği gizleyen ve kötülüğü açığa vuran komşudur.

2. Öfke, her kötülüğün anahtarıdır.
3. En huzursuz insanlar, kin güden kimselerdir.
4. Cahil ile dost olan ıstırap çeker.
5. Mahzun bir şahsın yanında, sevinçli olduğunu göstermek edepsizlik sayılır.
6. Cahile nefsinin isteklerine karşı durmasını sağlamak ve bir şeye alışkan olanı alışkanlığından vazgeçirmek, mucize gibi bir iştir.
7. Bir kimseyi zahmete sokacak bir şeyle ona ikramda bulunma

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir