Makam-ı Alevilik | Ozan Gökkaya

Merhaba sevgili canlar,

Öncelikle Alevi makamlarını sizlerle paylaşıp açıklayıp ve bu makamları kimlerin kullandığını ele alıp, Aleviliği farklı noktalara çekmek için bazı eserleri ağzına alıp kendine kalkan sayıyorlar. Şimdi biz bu makamları bir tanıyalım.Merhaba sevgili canlar, öncelikle alevi makamlarını sizlerle paylaşıp açıklayıp ve bu makamları kimlerin kullandığını ele alıp, Aleviliği farklı noktalara çekmek için bazı eserleri ağzına alıp kendine kalkan sayıyorlar. Şimdi biz bu makamları bir tanıyalım

1. Şathiye (Şathiyat-ı Sûfiyâne) : Şathiyelerde Allah’ın celâl sıfatının değil, cemal sıfatının ön plana çıkarıldığı görülür. Bu tür şiirlere genellikle Alevi – Bektaşi Şairlerinde rastlanır. Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır. Ama şathiyeler asla küfür değildir. Şathiyeler biçimce komik ve alaylı olabilir ama şathiyede aranan şiirin arkasındaki düşüncedir. Anlanıp yorumlandığında çok derin anlamlara sahip oldugu görülür. Şathiye çok derin tasavvufi konular işleyen felsefi şiirlerdir.

2. Methiye : Kelime başlığına bakıldığında kelimenin anlamına ifade getirile bilir. Bir kişiyi veya kimseyi övme yüceltme anlamındadır.

3. Mersiye :Divan edebiyatında ölen bir kimsenin yiğitliğini, cömertliğini iyiliğini, yaptıklarını övmek ve ölümünden duyulan acıyı dile getirmek için yazılan şiir türüne mersiye adı verilir. Mersiyeler genellikle mesnevi ve terkib-i bent nazım biçimlerinde yazılmıştır.

4. Tevhit :Bir olduğuna inanma, bir sayma, bir olarak bakma.
Bu makamlar bir çok Alevi – Bektaşi – Kızılbaş inancına sahip ozanlar, yazarlar, pirler ,erenler kullanmışlardır.Bizim ele alacağımız konu ise birinci maddemizdir. Çünkü bir çok kişi eser sahiplerinin sözlerini alıp farklı bir boyuta çekip onların Kuranla , Peygamberlerle , 12 imam ve ehlibeytle alakaları ve ilgileri yokmuş gibi nakledip bunu kişilere anlatıp alevi inancınında bu kişilerle ilişkisi olmadığını savunuyorlar.Şimdi birde şathiye sanatını kullanan ozanlarımızı ele alalım eserlerini karşılaştırıp, şathiye sanatını kullanmasındaki normalliğe bakalım çünkü Alevilik makamında var olan bir şeyi ayrı gibi göstermenin ne kadarda alakasız olduğunu hep beraber açıkça göreceğiz.

 

1. Yunus Emre
2. Kaygusuz Abdal
3. Ahmet Edip Harabi vs.

Genelde kullanılan eserlerin sahipleri bunlar zaten fazlasını yazmaya gerek kalmayacak.

[hr]

Yunus Emre (1238 – 1320)

Yunus Emre ,Anadolu ‘da Türkçe şiirin öncüsüolan tasavvuf ve halk şairi. Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmaya ve Anadolu ‘nunvçeşitli bölglerinde büyük-küçük Türk Beylikleri’nin kurulmaya başlandığı 13. yüzyıl ortalarındanOsmanlı Beyliği’nin kurulmaya başlandığı 14. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Orta Anadolu havzasında Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde yer alan Sarıköy’de yetişmiş Ankara’nın Nallıhan ilçesindeki Taptuk Emre Dergâhı’nda yaşamıştır.

Yunus Emre’ye Ait Şathiyeler

Ben dervişim diyene,
Bir ün edesim gelir
Seğirdüben sesine,
Varıp yetesim gelir

Sırat kıldan incedir,
Kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne,
Evler yapasım gelir

Altında gayya vardır,
İçi nar ile pürdür
Varuben ol gölgede,
Biraz yatasım gelir

Oda gölgedir deyu,
Ta'n eylemen hocalar
Hatırınız hoş olsun,
Biraz yanasım gelir

Ben günahımca yanam,
Rahmet suyunda yunam
İki kanat takınam,
Biraz uçasım gelir

Derviş yunus bu sözü,
Eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken
Bir molla kasım gelir

Okunduğu ve anlaşıldığı gibi Yunus burada dervişlerden cehennemden ve sırat köprüsünden dalga geçer. Alevilik şeraiti bir amaç içermeyip tamamen hakikatidir.
Simdi ise Yunus Emre’nin 12 imamı ve Ehlibeytini andığı eserlere ve dalga geçtiği cehennemi ve sırat köprüsüne şiirlerinde rast geleceğiz.

Alimsin Ali’m
Doğrudur yolum
Ağzımda dilim
Hü demek ister

Murad edince
Gülü derince
Cemal görünce
Hü demek ister

Ali sırrında
Tevhid nurunda
Mahşer yerinde
Hü demek ister

Dağ ile taşta
Kuru ile yaşta
Müşkül bir işte
Hü demek ister

Yunus postunda
Gönül dostunda
Sırat üstünde
Hü demek ister
Kıyamet gününde mahşer yerine
Yeşil berat ile gelir Fâtıma
Sağında Hatice solunda Havva
Yeşil berat ile gelir Fâtıma

Nurdan beratını almış eline
Seğirdiben gelir mahşer yerine
Müminler müjdeler birbirine
Yeşil berat ile gelir Fâtıma

Mahşer yerinde feryad ediyor
Ümmetlerin diye niyaz ediyor
Alıp cehennemden azad ediyor
Yeşil berat ile gelir Fâtıma

Yedikleri arpa darı danesi
Habibullah imiş onun babası
Oldur Hasan Hüseyin'in anası
Yeşil berat ile gelir Fâtıma

Yedi kat göklerden iner melekler
Arş altında kabul olur dilekler
Hûriler gılmanlar yolunu bekler
Yeşil berat ile gelir Fâtıma

Derviş Yunus'ta kıyamet olacak
Kişi ettiğini onda bulıcak
Zaif ümmetini şef'i olıcak
Yeşil berat ile gelir Fâtıma
Ayetler ile bilinen, Her yerde hazır bulunan
Cennet içinde salınan, Hasan ile Hüseyin'dir

Bundan Âşura eyleyen, Hem ruhunu şâd eyleyen
Anda şefaât eyleyen, Hasan ile Hüseyin'dir

Muhammed'dürür dedesi, Gayet oldu ol gün ıssı
Evliyâlar ser-çeşmesi, Hasan ile Hüseyin'dir

Kanlı gömleğini alan, Düşmanına karşı duran
Yezid'e kılıçlar salan, Hasan ile Hüseyin'dir

Yunus eyder onda kalan, Bu dünyanın sonu viran
Kerbelâ'da şehid olan, Hasan ile Hüseyin'dir
Ko ben şeyhin eşiğinde yanayım
Dönmezem şeyhimden ya ne döneyim
Kıyamet gününde mahrum kalmayım
Dönmezem şeyhimden ya ne döneyim

Münkirler ki yolumu da basarsa
İşte gerdan işte urgan asarsa
Eğerleyim başımı da keserse
Dönmezem şeyhimden ya ne döneyim

Benim şeyhim gayet ulu kişidir
Üçler kırklar yedilerin eşidir
On iki İmam'ın sır yoldaşıdır
Dönmezem şeyhimden ya ne döneyim

Derviş Yunus bu cihana gelicek
Arayıp derdine derman bulicek
Koyun şeyhe hizmet eden ölicek
Dönmezem şeyhimden ya ne döneyim

Görüldüğü gibi canlar şathiye yapan Yunus Aynı zamanda METHİYE ve MERSİYE ‘ de yapmıştır fakat 12 imamı ehlibeyt’i peygamberi inkar etmemiş bilakis övmüş yas etmiştir.

[hr]

Kaygusuz Abdal

Asıl adı Alaeddin Gaybi olan Alevî-Bektaşî halk ozanı Doğumu ve ölümü hakkında net bir biligiye sahip olmadığımız Kaygusuz Abdal Alevi Bektaşi inancının ileri gelen şairlerinden biridir.
Abdal musa ile yaşadığı geyik avı olayından sonra…
Abdal Musa’ya bağlanarak Tasavvuf yoluna girdi. Kaygusuz Abdal, Bektaşî erkannâmesi üzerinde bazı düzenlemeler yaparak Bektaşîliğin ilk “erkannâmesini” hazırladı. Böylece Bektaşîlik Tarikatı’nın ilk “tüzük yapıcısı” “Kaygusuz Abdal” olmuş oldu. Mısır ‘a giderek Bektaşîliği yaymaya çalıştı ve orada vefat etti.

Kaygusuz Abdal Şathiyesine bakalım…

Yücelerden yüce gördüm erbabsın sen koca Tanrı
 Alim okur kelam ile sen okursun hece Tanrı

Erliği ile anılır filan oğlu filan deyü
 Anan yoktur atan yoktur sen benzersin piçe Tanrı

Kıldan köprü yaratmışsın gelsin kulum geçsün deyü
 Hele biz şöyle duralım yiğit isen geç e Tanrı

Garib kulun yaratmışsın derde mihnete katmışsın
 Anı aleme atmışsın sen çıkmışsın uca Tanrı

Kaygusuz Abdal yaradan gel içegör şu cür'adan
 Kaldır perdeyi aradan gezelim bilece Tanrı

Kaygusuzun şathiyesinde anlaşıldığı gibi hakkın sır perdesinden usanmış ve yorulmuş kurallarından ve adeletsizliğinden bahsederek hakkı eleştirmiştir.

Birde Kaygusuzun bu eserini ele alalım..

Ali'nin sırrını Mustafa bildi
 Ali'dir mâni-i Kur'an Ali'dir
 Ceberutta odur bebr ü gazenfer
 Melekût bağına gülşan Ali'dir

 Muhammed kim Ali bildi cihanda
 Anınçün kâmil-i insan Ali'dir
 O kim vuslat diler vahdet deminde
 Ali'dir delili burhan Ali'dir

 Ali'dir her gönülde biten esrar
 Ali'dir hikmet-i Lokman Ali'dir
 Ne kim var aşikâr gizli cihanda
 Ali'dir cümlesi yeksan Ali'dir

 Budur hemen arifler sohbetinde
 Bînişana heman nişan Ali'dir
 Ali de daima Kaygusuz Abdal
 Zira evvel âhır heman Ali'dir

 Ali'yi sevenin hâk ol yolunda
 Bilirsen derdine derman Ali'dir

[hr]

Edip Harabi

Ahmet Edip HARABİ (1853 – 1917)

1853’te İstanbul’da doğdu. Asıl adı Ahmet Edip. Harabî mahlasıdır. Bazı şiirlerinde Edib mahlasını da kullanır. Bahriye Birlik katibi olan Harabi’nin yaşamı İstanbul ve Rumeli’de geçti. 17 yaşında Bektaşiliği seçti. Yaşamını yitirdiği 1917’ye kadar bu yolun sadık bir bendesi ve savaşçısı oldu. Tasavvuf ve tasavvuf ustalarının eserleriyle yakından ilgilendi. Hece ve aruzla yazdı.
Bir çok kişi’nin Bildiği ve seslendirdiği vahdetname eseri ve ona benzer bir kaç Şathiyeside mevcuttur. Yine diğer verdiğimiz örnekler ile bu yazarımızında eserlerini karşılaştıracağız sevgili canlar son yazarımızın eserlerinide gözden geçirirken umarım anlatmak istediğim meseleyi anlamış olur ve siz sevgili canlara farkındalık yapmış olurum.

Harabi’ye Ait Şathiyeler

Daha Allah ile cihan yok iken
Biz anı var edip ilan eyledik
Hakk'a hiçbir layık mekan yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik

Kendisinin ismi henüz yok idi
İsmi şöyle dursun cismi yok idi
Hiçbir kıyafeti resmi yok idi
Şekil verip tıpkı insan eyledik

Allah ile burda birleştik
Nokta-i amaya girdik yerleştik
Sırr-ı Küntü kenzi orda söyleştik
İsmi şerifini Rahman eyledik

Aşikar olunca zat ü sıfatı
Kûn dedik var ettik bu semavatı
Birlikte yarattık hep kainatı
Nam ü nişanını cihan eyledik

Yerleri gökleri yaptık yedi kat
Altı günde tamam oldu kainat
Yarattık içinde bunca mahlûkat
Erzakını verdik ihsan eyledik

Asılsız fasılsız yaptık cenneti
Huri gılmanlara verdik ziyneti
Türlü vaatlerle her bir milleti
Sevindirip şad ü handan eyledik

Bir cehennem kazdık gayetle derin
Laf ateşi ile eyledik tezyin
Kıldan gayet ince kılıçtan keskin
Üstüne bir köprü mizan eyledik

Gerçi Kün emriyle var oldu cihan
Arş-ı Kürsü gezdik durduk bir zaman
Boş kalmasın diye bu kevnü mekan
Ademin halkını ferman eyledik

İrfan olan bilir sırrı müphemi
İzhar etmek için ism-i azamı
Çamurdan yoğurduk yaptık ademi
Ruhumuzdan bir ruh revan eyledik

Adem ile Havva birlik idiler
Ne güzel bir mekan bulduk dediler
Cennetin içinde buğday yediler
Sürdük bir tarafa puyan eyledik

Adem ile Havva'dan geldi çok insan
Nebiler Veliler oldu mümayan
Yüzbin kere doldu boşaldı cihan
Nuh Naciyullah'a tufan eyledik

Salih'e bir deve eyledik ihsan
Kayanın içinden çıktı nagehan
Pek çokları buna etmedi iman
Anları hak ile yeksan eyledik

Bir zaman Eshab-ı Kefh'i uyuttuk
Hazreti Musa'yı Tur'da okuttuk
Şit'i çulha yaptık bezler dokuttuk
İdris'e biçtirip kaftan eyledik

Süleyman'ı Dehr'e sultan eyledik
Eyyub'a acıdık derman eyledik
Yakub'u ağlattık nalan eyledik
Musa'yı Şuayb'a çoban eyledik

Yusuf'u kuyuya attırmış idik
Mısır'da kul diye sattırmış idik
Zeliha'yı ona çattırmış idik
Zellesinden bendi zindan eyledik

Davut peygambere çaldırdık udu
Kazadan kurtardık Lût ile Hûd'u
Bak ne hale koyduk nar-ı Nemrud'u
İbrahim'e bağ u bostan eyledik

İsmail'e bedel cennetten kurban
Gönderdik şad oldu Halil ür rahman
Balığın karnını bir hayli zaman
Yunus peygambere mekan eyledik

Bir mescide soktuk Meryen Ana'yı
Pedersiz doğurttuk orda İsa'yı
Bir ağaç içinde Zekeriya'yı
Biçtirip kanına rızan eyledik

Beyt-i Mukaddes'te Kudüs şehrinde
Nehri Şeria'da Erden nehrinde
Tathir etmek için günün birinde
Yahya'yı, İsa'yı üryan eyledik

Böyle cilvelerle vakit geçirdik
Bu enbiya ile çok iş bitirdik
Başka bir Nebi'y-yi zişan getirdik
Anın her nutkunu Kur'an eyledik

Küffarı Kureyşi ettik bahane
Muhammet Mustafa geldi cihane
Halkı davet etmek için imane
Murtaza'yı ona ihvan eyledik

Ana kıyas olmaz asla bir nebi
Nebiler şahıdır Hakk'ın habibi
Biz anı Nebi'y-yi ihsan eyledik

Hak Muhammed-Ali ile birleştik
Hep beraber Kabe-kavseyn'e gittik
O makamda pek çok muhabbet ettik
Leylerel esrayı seyran eyledik

Bu sözleri sanma her insan anlar
Kuş dilidir bunu Süleyman anlar
Bu sırrı müphemi arifan anlar
Çünkü cahillerden pinhan eyledik

Hak ile hak idik biz ezeliden
Ta ruz-i Elest'te Kalubeli'de
Mekan-ı Hüda'da bezm-i celide
Cemalini gördük iman eyledik

Vahdet alemini bilmeyen insan
İnsan suretinde kaldı bir hayvan
Bizden ayrı degil Hazreti Süphan
Bunu Kur'an ile ayan eyledik

Sözlerimiz bizim pek muhakkaktır
Doğan ölen yapan bozan hep Hak'tır
Her nereye baksan Hakk'ı mutlaktır
Ahval-i vahdeti beyan eyledik

Vahdet sarayına girenler için
Hakkı hakkel yakın görenler için
Bu sırrı Harabi bilenler için
Birlik meydanında cevlan eyledik
Ya rab senin mekânın yok
Yatağın yok yorganın yok
Hem dinin hem imanın yok
Her bir şeyden münezzehsin

Sesin çıkmaz avazın yok
Abdestin yok namazın yok
Hiçbir yere niyazın yok
“Kul hüvallahu ahad”sın

Kapın büyük açan yoktur
Seni kapıp kaçan yoktur
Anan yoktur baban yoktur
Ya Rab “Allahüssamed”sin

Elmasın yok boncuğun yok
Aban keben gocuğun yok
Karın kızın çocuğun yok
“Lem yelid ve lem yüled”sin

Derya senin sahra senin
Dünya senin ukba senin
Bu gördüğün eşya senin
Velem ye küllahüü küfüven ehadsin

Her bir şeye kudretin var
Akla sığmaz hikmet”in var
Yetmiş iki milletin var
Sen hallak-ı “kün fekan”sın

Sağın da var solun da var
Eğri doğru yolun da var
Bir Harabi kulun da var
Sen hallak-ı “kün fekan”sınZahid senin kitabın
Zahid senin kitabın
Mızraklı ilm-i haldir
Vaz geç sen o kitabından
Zira o kil u kaldir

Cenetde hurilerle
Zevk(u) safayı ta'lim
Etmek sana ayıp hem
Abesle iştigaldir

Bal şerbeti ile süt
Irmaklarından içmek
Me'mül edersin amma
Yok aslı hiç hayaldir

Beyhude etme zahmet
Savmı, salatı terk et
Firdevs içün ibadet
Etmek büyük vebaldir

Cehd eyle gir bu günkü
Cennet-i arifane
Hakk'ı bulursun anda
Lahuti bir visaldir

Gel eyle terk-i mescid
Divare olma sacid
Allah'a secde eyle
Hakk kıblesi cemaldir

Zemzem suyu ne hacet
Nuş et şarab-ı vahdet
Hak neşesi var anda
Baki vü layezaldir

Bu söz değil muhalif
Kur'an-ı izz u şane
Laşşek kelam hakdır
Ayet-i zülcelale

Esrar-ı küntü kenzi
Faş eyleme HARABİ
Bu bahre yok nihayet
Diller bu sırada lal'dir

Yukarıdaki eserde tam bir şathiye olmasada kırmızı yazıya aldıklarımız ihlas suresidir.Ve bazı cem erkanlarında okunur. Anlamı ise “Söyleki gündüz gece allah tek allah yüce o doğmaz doğurmaz kimse ona denk olmaz“Simdi ise bazı eserlerinde vahdetname savunucularının zıt eserlerini ele alalım…

Enbiya içinde şah kul kamerim
İcrasi ahmed-i muhtara mahsus
Zülfikar-i Düldül Feth-i Hayber’in
Cenabı Haydar-ı Kerrar’a mahsus

Ne erler halketti hazreti bari
Kimi şire bindi gem etti marı
Velakin yürütmek cansız duvarı
Hacı Bektaş Veli Hünkar’a mahsus

Men arif sırrını idrak eylemek
Mansur-u vech en el hak nutkun söylemek
Mürşid-i kamilin pendin dinlemek
Harâbi vakıf-ı esrara mahsus
Nuru nübüvvetten olunca agah
Ali, Muhammed’e iman eyledi
Onun için Cenabı Hazreti Allah
Ali’ye Velayet ihsan eyledi

Nübüvvetsiz asla Velayet olmaz
Velayetsiz dahi Nübüvvet olmaz
Hakkı elden koymak hakikat olmaz
Bunu bilmeyenler ziyan eyledi

Lütfu Hakla Ahmet bir Peygamberdir
Saye-i Ahmed’e Veli Hayderdir
Bunları halk eden Allahu Ekberdir
Her biri Veli böyle beyan eyledi

Gerçi her şey Hak’tır bil muhakkaktır
Ali haktır fakat mahluku haktır
Ali’ye halık-u hakkı mutlaktır diyenler
Beyhude güman eyledi

Nebi, Veli Hakka hayran olmuştur
Cümlesi vasılı Süphan olmuştur
Hak sende HARABİ pinhan olmuştur
Cemalini sende ayan eyledi

Ya Muhammed bize nakis diyorlar
Nedendir erlerin bu hataları
Ehl-i Beyt’e karşı düşkün olurlar
Çünkü doğru değil iddiaları

Ey erler biz sizden Dünya'da eriz
Çünkü size hürmet hizmet eyleriz
Gittiğimiz yolda hep beraberiz
Etmeyiniz böyle boş davaları

Gerçi kıyafette size uymayız
Hakikatte sizden geri kalmayız
Malumunuz olsun erden saymayız
Bize nakis diyen budalaları

Nakısdan mı geldi Ahmed-i Muhtar
Nakis Zade midir Haydar-i Kerrar
Ananıza nakis demeyin zinhar
Tesir eder size bedduaları

Zehra'nın nutkunu güzel dinleyin
Ey erenler, erler doğru söyleyin
Biz doğurmadık mı beyan eyleyin
Sizi irşad eden enbiyaları

[hr]

Dört ana maddede ve 3 ozanımızın eserleriyle sizlere bir takım açıklıklar sunduk sevgili canlar.
Alevilik bu zamana kadar itikatiiyle buralara geldi ise bu zamandan sonrada bu böyle devam edecektir.
Içimizdeki bazı riyakarlar, sözde okumuş cahiller Alevinin Pirini Mürşidini kötülemekle onu aşağılamakla meşgul bir durumdadırlar. Hatta bu öyle ki bu kişiler kurumların başına geçip kendi düşüncesine yakın olan birini savunup yolun pirini ber taraf etme peşindedir. Öyle ki ocak sisteminde Aleviliğin en üst makamı olan mürşit makamınında üzerinde kurumlar ve yöneticiler geçmiş hangi pirin gelip ne tür bir erkan yapması gerektiğine kadar karar alır duruma gelmiştir. Kendine rant sağlamak isteyen bir koltuk yerim olsun diyen bazı kişilerde buna çanak tutup halkı ayrıştırıp gençlerimize bbazı şeyleri aşılayıp aleviliğin içini tamemen farklı boyutlara çekip yok etme politikası içine girmişlerdir. Hiç sorun değil bunu yapan bu kuşak zamanında cemleri basıp pirlerin sakallarından çeken eziyet eden döven kesim şimdi bu düşüncenin başlarında kurumlarında olan kendini en iyi alevi kişisi olarak gösteren kişilerdir. Biz pirler hak yolunda herşeyi almaya kararlıyız gerek can ile gerek düşünce ile tavrımız ve düşüncelerimiz böyledir. Konumuzdan uzaklaştık biraz fakat bu düşüncemide sizinle paylaşmak istedim. Cümlenize aşk-ı niyaz ederim.


Pir Ozan Gökkaya | Alevice

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir