MEB Yeni Müfredatta Aleviliği Yok Saydı | Cemil Kılıç

Milli Eğitim Bakanı, dün (18 Temmuz 2017) yeni ders müfredatlarını açıkladı. Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi müfredatının ise haftaya açıklanacağını duyurdu.

Özellikle alanım olmas hasebiyle, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi dışındaki seçimli dini derslerin yeni müfredatına ilişkin birkaç konuya değinmek istiyorum.
[hr_invisible][hr_invisible]

Önce Temel Dini Bilgiler dersinden başlayalım.

Bu ders ortaokul düzeyinde normal ortaokullarda ve imam hatip ortaokullarında olmak üzere iki ayrı müfredata sahip. İki müfredatta da öğrencilere öğretilmesi amaçlanan kavramlar arasında tartışma yaratacak birkaç kavram mevcut.
[hr_invisible][hr_invisible]

Bunlar; cihad, cin, şerî ve tesettür kavramları olarak göze çarpıyor.

Bakan, cihad kavramının öğretilmesinin gerekli olduğunu belirtiyor. Ona göre yanlış cihad anlayışlarına karşı doğrusunun öğretilmesi bir ihtiyaç imiş. Yanlış cihad anlayışına örnek olarak IŞİD (DEAŞ) tipi örgütlerin anlayışı verilirken doğrusu için hangi örneğin verileceği meçhul. Gerçi vatan savunması vb. sözler ediliyor ama bu noktada ister istemez “dar’ul harb” ve “dar’ul İslam” kavramları da gündeme taşınacaktır. Geleneksel Sünni Fıkıh ekollerine göre sözde İslamî yasalarla (şeriat) yönetilmeyen bir ülke, Müslümanlar için vatan değildir. Yani “dar’ul harb” tır. Bu bağlamda pek çok dini cemaat ve tarikata göre Türkiye Şeriat ile yönetilmediği için zaten vatan kabul edilmez. O halde vatan savunması olarak tanımlanmak istenen cihad kavramı için önce şeriatla yönetilen bir vatan mı bulacağız? Eğer cihadı, tıpkı Hz. Muhammed’in yaptığı gibi toplumcu, devrimci mücadele olarak öğretecekseniz ne ala! Fakat böyle olmayacağı aşikar.
[hr_invisible][hr_invisible]

Cin kavramına gelince…

Geleneksel ve egemen dini yorum bağlamında, en tartışmalı dini kavramlardan biri olan cin kavramını eğitsel bir konu olarak kabul etmek, pozitif ve çağdaş eğitimin teme ilkesi olan olgucu anlayışın katledilmesi ve eğitimin dinsel rölativiteye mahkum edilmesi anlamına gelmektedir. Bu durumda, yakında cin çıkarma seanslarının da eğitsel bir konu olarak eğitim müfredatımıza eklenmesini beklemeli miyiz?
[hr_invisible][hr_invisible]

Şerî kavramına gelince…

Şerî demek şeriatla ilgili olan, şeriata uygun olan demektir. Öğrencilere neyin şeriata uygun, neyinse uygun olmadığını öğretmeye başlamak için böylesi bir kavramla işe başlanmak istendiği anlaşılıyor. Şeriatla yönetilen bir Türkiye’ye doğruya giden yolda taşların özenle döşenmekte olduğunu görmekteyiz.
[hr_invisible][hr_invisible]

Tesettür kavramına gelince…

Tesettür, örtünme demektir. Egemen dini anlayışa göre kadınların el, yüz ve ayakları hariç, saç ve başları da dahil bütün vücutlarının bol kıyafetlerle örtünmesi tesettür olarak görülüyor. Ancak bu konuda da bir görüş birliği söz konusu değil. Bazı dini gruplara ve bazı fıkıh ulemasına göre kadınların eli, yüzü ve ayakları da kapatılmak zorundadır. Hatta bu nedenledir ki, peçe çoğu Sünni ulemaya göre tesettürün şartıdır. Tesettür denildiğinde değişik uygulamlar da gündeme gelecektir. Sözgelimi Afganistan ve Pakistan’daki “burka” da tesettürün gereği kabul edilmektedir. İslam tarihinde, işi kadınlar sokağa çıkmak zorunda kaldıklarında sadece bir gözlerini açsınlar; o da önlerini görebilmeleri içindir, noktasına kadar taşıyan sözde din uleması bile mevcut.

Öte yandan saçını ve başını açık bırakan yani sözde tesettüre uymayan Müslüman kadınlar için, bu kavram öğretilirken, nasıl bir düşüncenin oluşumuna katkı sunulacaktır? Saçının bir telinin bile gözükmesinin haram kabul edildiği sözde dini anlayış, tesettür kavramı öğretilirken kendisine nasıl yer bulacak, yahut yer bulacak mı? Merak içindeyiz.

Bu arada belirtelim ki, tesettür konusundaki geleneksel egemen dini yorumları kabul etmeyen, saç ve baş kapatmanın bir tesettür şartı olmadığını savunan din bilginlerinin görüşleri de, bu kavram öğretilirken ele alınıp, öğrencilerin bunlardan da haberdar olması sağlanacak mı?
[hr_invisible][hr_invisible]

Tesettür demişken konu sadece kadınlarla ilgili değil.

Egemen dinsel yorumda erkekler için de tesettür kuralları ihdas edilmiş. Sözgelimi erkelerin de başları açık dolaşmaları Sünni Şeriat Fıkhında şahitliklerini geçersiz kılacak kadar önemli bir unsur olarak yer bulmaktadır. Sünni fıkıh ve ilmihal kitaplarından bu konuya dair bilgilere ulaşmak mümkündür. Nitekim bu bilgilere dayanarak kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen kişinin, erkeklerin başının açık gezmesinin ne denli büyük günah olduğuna ilişkin sözleri hala hatırımızdadır.
[hr_invisible][hr_invisible]

O halde bu konuyu en sarsıcı bilgiyle sonlandıralım.

Egemen dinsel anlayışta, tesettür zorunluluğu olmayan bir kitle de vardır; cariyeler…

Buna göre cariyelerin baş örtüsü takmaları yasaktır. Hatta cariyeler göğüsleri açık bile dolaşabilirler. İnanmayanlar geleneksel fıkıh kitaplarına müracaat edebilirler. Sahi tesettür konusu işlenirken bilimsellik gereği bu türden konulara da değinilecek mi?

Liselere yönelik Temel Dini Bilgiler dersinin yeni müfredatında da yukarıda ele aldığımız kavramlara ilaveten tartışmalı başka kavramlar da var.
[hr_invisible][hr_invisible]

Bunlar; edille –i şeriyye, had, talak, mehir olarak göz çarpıyor.

Edille – i Şeriyye; şerî deliller demektir. Anlaşıldığı üzere yeni müfredatta şerî deliller yani şeriat hukukuna uygun deliller de öğretilecek. Nitekim bunu doğrular bir şekilde şerî cezalar demek olan had kavramı da yeni müfredattaki yerini almış. Had cezaları şunlardır; hırsızın elinin kesilmesi, zina edenlerin recm edilmesi yahut belli sayıda sopa ya da kırbaç vurularak halkın gözü önünde cezalandırılması, dinden dönenin öldürülmesi vb. Ayrıca had cezası kapsamında değerlendilmese de şerî deliller kavramı gereği kısasa kısas meselesi bir şerî ceza uygulaması olarak sanırım müfredatta yer bulacaktır.
[hr_invisible][hr_invisible]

Talak kavramına gelince…

Talak, boşama demektir. Egemen dini alayışa göre boşama hakkı sadece erkeğindir. Erkek “boş ol” dediğinde eşinin boşamış olur. Bir erkek eşini üç kez boşarsa onunla yeniden evlenebilmek için eşinin bir başka erkekle evlenip boşanması gerekir. Bu noktada icat edilen bir hülle nikahı meselesi vardır. Yani eşini boşadığı için pişman olan bir erkeğin onunla tekrar evlenebilmek için onun bir başka erkekle göstermelik olarak nikahlanmasını sağlaması ve o erkeğin de bir süre sonra o kadını göstermelik olarak boşaması konusu… Uygulamada nikahın dinen geçerli olabilmesi için o kadının o erkekle zifafa girmesi yani gecelemesi şarttır. Bu noktada yaşanan bazı ibretlik olaylar da olmuştur. Hülle için bir kadını nikahlayıp da sonra onu boşamaktan vazgeçenler olmuş ve bu durum bir yığın ailevi drama sebep olmuştur.

Yeni müfredatta talak kavramı da öğretileceğine göre demek ki bu konular da işlenecektir. Zira öğretilmek istenen kavramlardan biri de mehir kavramıdır. Şeriat nikahına göre bir kadınla evlenen bir erkek, evlendiği kadına mehir adı verilen bir maddi bedel ödemek zorundadır. Bu bedel şerî nikahın gerekleri arasında yer almaktadır. İşte yeni müfredatın ilginç konularından biri de budur.
[hr_invisible][hr_invisible]

Peygamberimizin Hayatı adlı derse gelince…

Bu dersin adı evvelce “Hz. Muhammed’in Hayatı” şeklindeydi. Yapılan değişiklik eğitimdeki indokrinasyonu yansıtması bakımından gerçekten dikkat çekici bir unsur olarak göze çarpmaktadır.

Ders her ne kadar Peygamberimizin Hayatı adını taşısa da müfredatta sahabe / sahabi kavramı önemli bir ağırlığa sahip. Bu bağlamda pekçok muhaddisin uyduruk olduğunu dile getirdiği “aşere – i mübeşşere” hadisini temel alan konulara yer verildiği görülüyor. Taslak programda olduğu halde son yayınlanan müfredatta Hülefa – i Raşidin konusunun ve Osmanlı’da Peygambere Vefa ve kutsal emanetler konusunun çıkarıldığı görülüyor. Ama bununla birlikte ilk dört halifenin de bu dersin konuları arasına alındığına tanık oluyoruz.

Temel Dini Bilgiler dersinde olduğu gibi bu dersin müfredatına da koyu Sünni bir anlayış egemen kılınmış durumda. Sünni itikadın penceresinden bir peygamber anlayışı ders müfredatını belirlemiş.
[hr_invisible][hr_invisible]

Bu ne demektir?

Şii ve Alevi İslam inancının peygamber algısının yok farzedilmesi demektir.

Sözün özü; gerek Temel Dini Bilgiler dersinin gerekse Peygamberimizin Hayatı adlı dersin yeni müfredatı mezhepçi ve tarihsel realiteye uygun olmayan pekçok unsuru da içerecek şekilde hazırlanmıştır.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi yeni ders müfredatı hakkında da müfredat açıklandığında bir değerlendirme yazısı paylaşacağım.


İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç | OdaTV

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir