New York Times gazetesi, Türkiye’deki Alevilerin AKP iktidarı dönemindeki durumuna ilişkin yer ayırdığı bir yazıda, Türkiye uzmanı Howard Eissenstat’ın Alevilerin ibadethanelerine yönelik baskıcı tutuma dikkat çeken ve “Aleviler, gittikçe daha uçlara itiliyor” dediği sözlerine yer veriyor. Gazete, Patrick Kingsley imzalı yazıda ayrıca, Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Başkanı Turgut Öker’in şu sözlerini de aktarıyor: “Hükümet hala Aleviliği meşru bir inanç olarak görmüyor. Erdoğan, Türkiye’yi daha çok Sünnileştirme gayreti içinde.”
ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times’ta yayımlanan “Türkiye’nin Alevileri; varlıklarını inkâr eden politikalardan korku duyan Müslüman azınlık” başlıklı yazıda, Türkiye’deki Alevilerin geçmişten bu yana ülkedeki yerleri ele alındı.
Patrick Kingsley’in kaleme aldığı yazıda, Türkiye nüfusunun yüzde 10’una yakınını oluşturulan Alevilerin, Anadolu’nun kuzeyinde yer alan ibadethanesinin bugünkü durumu anlatılıyor.
Gazete, bölgedeki Alevilerin ruhani liderlerinden Ali Görmez’in, cemevine gittiği bir gün hükümet yetkililerinin ibadethaneyi Sünni Müslüman çoğunluk için cami haline getirdiği gerçeğiyle karşılaştığını aktarıyor.
Yazıda sadece birkaç yüz metre ötede Sünniler için caminin olduğuna dikkat çeken Görmez’in ‘bu kararın altında yatan nedenlerin iyi niyetli olmadığı’ görüşüne yer veriliyor.
Görmez’in şu sözleri aktarılıyor:
Amaç Sünnilerin ibadetine açılacak yeni bir yer bulmak değil, Alevilerin istediği gibi ibadet etmesine engel olmak. Bu bir politika… Alevilerin varlığını inkâr eden bir politika.
Kaleme alınan yazıda, “2002 yılında iktidara gelen AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın çoğunlukla artan otoritesi ve Türkiye’nin seküler geleneklerine oluşturduğu tehdit ile değerlendirildiği, ancak Alevilerin gözünden Erdoğan’a bakıldığına her ikisinin karmaşıklığının ve paradoksunun bir arada olduğu görülüyor” deniliyor.
Sünni hakimiyetinin olduğu toplum hayatında, seküler Türkiye’nin kilit parçalarından biri de Aleviler, ancak Aleviler seküler hükümetler tarafından da mağdur oldular; sekülerist kesim ve diğer bir azınlık olan Kürtler gibi Erdoğan tarafından en çok tehdit altında olanlar da onlar.
St. Lawrance Üniversitesi’nde çalışan Türkiye uzmanı Howard Eissenstat ise, Alevilerin Erdoğan’a bakış açısını şöyle açıklıyor:
Sekülerler Erdoğan’ı İslamcı olarak niteleyerek konuşurken, Aleviler onu Sünni olarak görüyor.
Aleviler, gittikçe daha uçlara itiliyor.
Ve Eissenstat ekliyor:
Osmanlı ve Türkiye tarihinde tamamiyle güvende hissettikleri tek bir an yaşamadılar.
1990’lı yıllarda ve 1980 darbesi öncesi yaşanan ‘çalkantılı’ yıllarda uygulanan mezhepsel şiddet yüzünden yüzlerce Alevinin hayatını kaybettiğinin belirtildiği yazıda, bazılarının Türklük ve Sünnilik –Kürt ve Alevi değil – üzerine temellendirilen Türkiye’deki ulusal kimliğin kapsamını genişletebileceği düşünülen ve Erdoğan’ın dile getirdiği ‘Alevi açılımına’ da değiniliyor.
Erdoğan’ın 2008 yılındaki şu sözleri hatırlatılıyor:
Siz biz ayrımı olmadan hepimiz bu ülkenin ev sahibiyiz, kardeşiyiz.
Bu açıklamadan on yıl sonra da Osmancık’ın dışında yer alan tepelerde Görmez ve Alevi arkadaşlarının, Osmancık cemevinin Sünnilere camii olarak devredilmesinden şikayetçi oldukları kaydediliyor.
Görmez’in yanında bulunan Servet Ünal fiziksel olarak ‘Şimdi daha rahatız’ diyor, ancak 24 yıl önce Alevilere yönelik yapılan ve polisin müdahale etmediği Sivas Katliamı’nın yıldönümünde çoğu eylemcinin yaptığı konuşmalarda onlarca yıl önce hissettikleri toplumsal baskıyı şimdi de hissettikleri belirtiliyor.
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Başkanı Turgut Öker’in şu sözlerine yer veriliyor:
Hükümet hala Aleviliği meşru bir inanç olarak görmüyor. Erdoğan, Türkiye’yi daha çok Sünnileştirme gayreti içinde.
Alevi ibadet merkezlerinin 2000-2013 yılları arasında 600 kadar arttığının belirtildiği yazıda, merkezlerinin yapılışının arkasındaki nedenin hükümet değil, Alevi aktivizmi olduğu belirtiliyor, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden gelen eleştirilere rağmen Erdoğan’ın cemevlerini resmi ibadethaneler olarak sınıflandırmadığına değiniliyor.
Ayrıca Diyanet Bakanlığı’na ayrılan bütçenin çoğu bakanlığa ayrılandan fazla olduğu dile getiriliyor, açılan cemevlerinin yanına camilerin inşa edildiği ifade ediliyor ve Erdoğan’ın şu sözlerine yer veriliyor:
Cemevleri kültürel mekanlardır, Müslümanların ibadet için tek bir yeri vardır.
Eğitimin kademeli olarak Sünnileştirildiğinin de vurgulandığı yazıda, dini okulların sayısında artış yaşandığı ve bazı yerlerde anne babaların çocuklarını seküler okullara yollamak gibi bir seçeneğinin kalmadığı söyleniyor.
Alevilere iş yerlerinde, özellikle de devlet kurumlarında uygulanan ayrımcılık, bu konu hakkında araştırma yapan akademisyen Aziz Yağan’ın şu sözleriyle ifade ediliyor:
Aleviler, aralarında çoğunlukla devlet kurumlarının bulunduğu iş yerlerinde yaşanan ayrımcılık ile ilgili raporlar sundu. Devlet aygıtının kilit rollerinde şu an için çok az Alevi bulunuyor. Ve resmi politikalar aracılılığıyla herhangi bir etki olduğuna dair somut kanıt olmamasına rağmen, kamu hizmetlerinin alt seviyelerinde yer alan Aleviler, sistemin kendilerine karşı çalıştığını söylüyor.
Yazıda ayrıca başvurduğu devlet pozisyonu için girdiği mülakatta tuhaf soruların muhatabı olan Yunus Laco’nun da deneyimlerine yer veriliyor:
Bana sordular; Alevi misin? Ailenizde günde beş vakit namaz kılan var mı?
Laco’nun işi alamadığı belirtiliyor.
Yazı son olarak, yapılan yeni köprüye Alevileri katledişiyle tanınan Osmanlı Padişahının ismini veren Erdoğan’ın Türkiye’deki farklılıklara yer açan Türklük görüşünün ondan önce gelenlerde olduğu gibi sadece ‘şovenist’ olduğunu belirten Eissenstat’ın şu sözleriyle tamamlanıyor:
Alevilerin durumu, AKP’nin Türkiye’deki çeşitliliği hesaba katmadaki hayal gücü eksikliğini gösteriyor. AKP, Türkiye halkının parçası olmak için sadece tek bir yol olduğu düşüncesini benimsedi.