İmâm Hüseyin aleyhi’s-selâmdan Halebî şöyle rivâyet etmiştir: “as-Sirât al-Mustakîm, Emîrü’l-Müminîn Ali’dir.”
Ve yine O’ndan, Allah Teâla’nın “Bizi doğru yoluna ilet.” âyeti hakkında şöyle rivâyet edildi: “Doğru yol, Emîrü’l-Müminîn ve O’nu tanımaktır.”
…Bil ki “doğru yolu” tutarsan seni cennete ulaştırır. Cennet, varlığı hissî tabiâtın başlangıcından râzı olunan kapıya kadar uzatılmış nefsin sûretinin aynıdır. Nefs, bu dünyâda diğer gaybî varlıklar gibi gözlerden gizlenmiş olup belirgin sûreti ile gözükmez. Ölüm ile tabiât perdesi gözlerden kalkınca kıyâmet gününde cehennem üzerinde uzanan hissedilir köprü bizim için keşfolunur. Onu her kim görürse bilir ki o, kendi ürünü ve binâsıdır. Böylece cehennem üzerinde uzanmış bu köprünün bu dünyâda olduğu bilinir. Cehenneme denilir ki “Doldun mu?” O, “Daha yok mu?” der. Senin tabiâtının boyutlarında onun genişliği ve derinliği artmak ister. Aslında o senin sâhip olduğun üç halkın (varoluş sahâsının) hakîkatidir. O gölgesi olmayan gölgedir. Yâni cehennem ateşinin yalımı zenin zâtının cevherine âit olan yalımına bir şey katmaz. Hatta zâtının cevherine âit olan yalım seni şehvetlerin âteşine götüren şeydir. O’nun âteşi, şimdi gizli; kıyâmet gününde âşikârdır. Allah’ın şu sözü bundan dolayı buyrulmuştur: “Cehennem, gören için âşikâr kılınmıştır.” (Tekâsür, 5-6)
Hakîkat zât-ı Bâri’dür mahabbet Bu ‘âlem şems-i nûrıdur mahabbet Mahabbet olmasa olmazdı bir şey Kamu eşyâya sârîdür mahabbet Mahabbet sûretidür cümle zerrât Cihânun vâridâtdur mahabbet Hakîkat mûcid-i ma‘dûmdur evvel Hak'un nûrı vü nârıdur mahabbet Mahabbet tohm-ı mevcûdat olupdur Kamunun kesb ü kârıdur mahabbet ‘Urûk-ı zât-ı pâk oldı mezâhir Hakîkat hûn-ı cârîdür mahabbet Mahabbet kutb u sâirler devâ’ir Kamu şey'ün medârıdur mahabbet Mahabbetden bulur Hakk'a bulan yol Bu bâzârun ‘ayârıdur mahabbet Mahabbet mûntic-i irfân-ı Hak’dur Velîler reh-güzârıdur mahabbet Mahabbet mûsıl-ı zât oldı ancak Husûsan zât-ı Bârı’dür mahabbet Hakîkat cân virürler cân alurlar Alana cân bazârıdur mahabbet Vücûd-ı ‘âşıkı mahv eyler âhir Hudâ’nun pür-şirârıdur mahabbet Mahabbetdür kamu eşyâya mâye Kamunun neş’e-dârıdur mahabbet Mahabbet râhat-ı rûh-ı cihândur Dil u cân gam-güsârıdur mahabbet Ser-â-pâ cümle ‘âlem bendelerdür Bu ‘âlem şeh-süvârıdur mahabbet Mahabbet nakşıdur cümle mehâsin Hasen perverd-gârıdur mahabbet Ezelden bir ‘atiyye-i ilâhî Hak’ın bir yâd-gârıdur mahabbet Ser-i şirk-i ser-â-pâ kat ider ol ‘Alî’nün Zü'l-fikârı’dur mahabbet Hak’un bir gizlüce gencidür bu ‘âlem Bu gencün genc-dârıdur mahabbet Dil-i Gaybî ezel şeh-bâzıdur kim Ânun dâ’im şikârıdur mahabbet
Kaynak / el-Hikmetü’l-‘Arşiyye, Sadru’l-Mutellihîn Molla Sadrâ Şîrâzî (Arş’a Ait Hikmetler, s. 96-99; Önsöz Yayıncılık, Mütercim: Fevzi Yiğit)
Gazel / Sun’ullah-ı Gaybî, Dîvân-ı Gaybî, 7. gazel (Neşreden: Bilal Kemikli)
Nakış / Bî-tâb düşmüş bir derviş; Rızâ-yi Abbâsî, Safevî ekolü, XVII. asır (Sotheby’s, London)